Vatandaşa pusu kurmak ve eften püften şeyler

AKP iktidarı Türk milletine daha önce görmediği ve yaşamadığı birçok durumu ve olayı göstermiş ve yaşatmıştır. Ele alacağımız sorunlar daha ziyade kişisel olduğu için toplumsal olarak tepki verilememekte ve hükümet de kimi zaman bilinçsiz kimi zaman da kasıtlı olarak bu olaylara ön ayak olmaktadır. Dolayısıyla vatandaş hak etmediği bir muameleye maruz kalmakta veya maddi zarara uğramaktadır. Bugün, çok sayıda yurttaşımızın mağdur olduğu birkaç örnek vererek toplumun kendi çapımızda bilinçlenmelerine katkı yapmak istiyoruz. Birincisi; milyonlarca vatandaşın mağdur olduğu büyük kentlerde ve şehirlerarası yollardaki kameralar. Bu kameraların nerede ve nasıl olacağının bir ölçüsü, prensipleri ve kriterlerinin olması ve yasalarla düzenlenmesi gerekir. Bu bilgilerin de vatandaşa verilmesi gerekir. Radarlar, polisler tarafından kafalarına göre yol boyu yerleştiriliyor, bunun adı vatandaşa pusu kurmaktır. İtiraz edince biz yola radar var diye yazdık diyerek kendilerini savunuyor, ama yüz kişiden ikisi ancak bu yazıyı görüyor.

Rastgele ceza sistemi

Büyük kentler de her tarafta park yasağı tabelaları var, ara sokaklarda bile var. Bunun amacı nedir? Çok basit; polisler 365 günün 65 günü ceza kesiyor 300 gün kesmiyor, niye acaba yasaksa yıl boyu yasaktır değilse niye sadece 65 gün ceza kesiyorsunuz. Bizim oturduğumuz cadde öyle bir durum. Yıl boyu ne zaman ceza yiyeceğimizi bilmiyoruz, balıkçılar gibi yapıyor polisler, "rastgele". Arabaları çekme konusu da başka bir alem, medeni ülkeler de bunun bir kriteri vardır arabalar trafiği tıkıyor veya engelliyorsa veya güvenlik zaafı yaratıyorsa arabayı çekerler bunlar yoksa çekemezler sadece ceza keserler. Türk polisi ceza kesmeyi ceza saymıyor arabayı çekerek katmerli ceza kesiyor. Araba çekilir işaretli yerlere lütfen bakınız, buraların tamamına yakını medeni ülkeler de ceza kesilen yerlerdir, çekilen yerler değildir. Son beş altı yıldan beri bu cezalar abartılı ve adil olmayan bir şekilde devam ediyor. Ankara'da bu durumu izah eden bir dedikodu var. Hikayeye göre Maliye Bakanlığı'nın üst düzey yöneticileri İçişleri Bakanlığı'nın üst düzey yöneticilerini arayarak bir ay sonra 8-10 trilyon liralık ödememiz var diyor, onlar da kahraman Türk trafik polislerine emir veriyor, emir alan polisler 5-10 gün içinde bu gerekli paranın iki katı cezayı kesiyor ve memlekete hayırlı bir iş yapmanın huzurunu yaşıyorlarmış. Bu doğru olmayabilir ama bunun konuşulduğunu belirtelim.

Kazık ayrıntıda gizli

Son yıllarda Türkiye'de işletme ve pazarlama uzmanları daha fazla iş yapmak için, ahlaklı ve dürüst bir pazarlama yöntemi değil de kurnazlık ve yanıltma tekniklerini kullanmayı tercih etmektedir. Bu durum da vatandaşın mağduriyetine yol açmaktadır. Örneğin giyim kuşam mağazalarında bir askı üzerinde %50 yazıyor, müşteri sanıyor ki bu askının tamamı %50 indirimli oysa ki gerçek öyle değil, bir veya iki parça indirimli, diğerleri normal fiyattan, müşteri ona dikkat etmiyor ürünü alıp kasaya gidiyor bazen farkında olmadan yüksek fiyatı ödeyip çıkıyor. Bazı yerlerde büyük puntolarla yüzde elli indirim yazıyor küçük harflerle ise "bazı ürünler"de veya "%50'ye kadar" ibaresi yazılıyor, vatandaş bu küçük ayrıntıyı görmüyor ve amiyane tabirle kazığı yiyip çıkıyor. Semt pazarlarına gidiyorsunuz örneğin sarımsağın üzerinde 6 TL yazıyor siz diyorsunuz ki "ne güzel" sarımsak normal de 8-10 TL gidip hemen bir kilo alıyorsunuz, sizden 12 TL istiyor, yazıyı gösteriyorsunuz o da size alttaki görülmeyecek kadar küçük yazıyı gösteriyor, "yarım kilosu" yazıyor. Ota, böceğe müfettiş gönderen  niye acaba vatandaşı dolandıran bu insanları takip etmiyor.

Gazeteciler ve vatandaşlar telefonla dolandırıcılık yapanları yakalıyor da iktidar polisi niçin aciz kalıyor acaba. Vatandaşların soyulduğu bir diğer sorun da restoranlarda fiyat listelerinin mekanın girişinde olmaması, menülerin müşteriye verilmemesi, menülerde fiyatların olmaması, fiyatları saklamak için, siparişler garsonlar tarafından yiyecek ve içecekler sözlü olarak ifade edilip sipariş alınmaktadır. Faturalar ise yenip içilen üzerinden değil kılık kıyafetler, beyin yanındaki hanımın eşi mi yoksa sevgilisi mi, tahminleri üzerine veya valenin verdiği bilgiye göre beyin arabasının markası gibi kriterler üzerinden fatura oluşturulmaktadır. Sahillerde ve büyük kentlerdeki kalkınmış il ve ilçeleri CHP'li belediyeler yönetmektedir, onlar bu haksızlıklara engel olarak diğer belediyelere örnek olabilirler. Örneğin Bakırköy, Ankara'da Çankaya Belediyesi bu yolsuzluğa dur diyerek örnek olabilir.

Yazarın Diğer Yazıları