… Ve 40 yıl sonra onunla yüzleştim

Kiminiz için hiçbir önemi yoktu ya, benim için vardı.

Ben ona ulaşabilmek için tam 40 yıl bekledim.

Onu görmeyi…

Uzaktan da olsa onu seyretmeyi…

Ona olan duygularımı…

Hasletlerimi…

Bir o kadar da özlemlerimi, -o beni anlamasa bile- onunla paylaşmayı, o kadar çok istiyordum ki.

Ama olmadı işte…

Bahanem o kadar çoktu ki…

Ortam oldu, para yoktu.

Para oldu ortam olmadı.

Her ikisi de olduğunda ise sevdiceğim “Olmaz” dedi, kestirip attı.

Ben ise onu görmek için o kadar çok çalışmış…

Onun dilini öğrenmiş…

Onunla ilgili kitaplar okumuş…

Gazetelere abone olmuştum ta daha öğrencilik yıllarımda:

“Bir gün mutlaka onunla buluşacağım.” diyordum.

Filmlerde…

Sosyal medyada onu gördükçe içim gidiyordu.

Ona hayran olan…

Ona âşık olan…

Onu görmek için can atan yalnızca ben değildim.

O kadar çoktu ki…

Bana ise onu görmek 40 yıldır nasip olmamıştı.

Tam olarak kırkıncı yılın içinde, 2023 yılının Aralık ayının 30’unda kitap etkinliği için gittiğim Paris’te ona o kadar yakınlaşmıştım ki adeta burnumun dibindeydi.

Ona bu kadar yakınlaşmışken, “Mutlaka onunla hasbıhal olmalıydım.” diyordum.

30 Aralık akşamı saat 22:36 ile 31’inin ilk dakikaları olan 00:30’a kadar onunla tanışma mutluluğuna erişmiştim.

O ışıl ışıldı.

Bulunduğu yeri aydınlatan ve aynı zamanda insanı mest edecek kadar ışıldayan gözleriyle adeta beni kendimden geçiriyordu.

Görmüştüm onu.

Kalbim küt küt atıyordu.

Hani ben onu seviyordum ya, onun sevgisi bana da yeterdi ona da.

Ve sonuçta öyle oldu, ben onun güzelliğini çıplak gözlerimle seyrederken, sahiden de dünya benim olmuştu.

Sonuçta, onu görmemle birlikte yükselen heyecanım biraz yatışmıştı ve birden:

“Ben seni görememenin özlemini tam 40 yıl çektim” deyivermiştim ya, diyecekken o, eğer benimle konuşabilmiş olsaydı:

“Beni özlemeni, ben mi istedim.” derdi.

Derdi biliyorum, ancak demedi, ya da ben duymadım.

Varsın olsun, sonuçta onu görebildim ya, yetti bana!..

Onunla konuştum ya…

İçimi döktüm ya ona, nasıl rahatladım anlatamam.

Çocuklar gibi şendim.

Nasıl ki; 40 yıl önce üniversiteyi bitirdiğimde, en kısa sürede sana geliyorum bekle beni “EYFEL KULESİ” demişken…

O zamanlar, onun dilini en tazesiyle öğrenmişken…

Onunla rahatlıkla hasbıhal olacakken…

40 yıl sonra öğrendiklerimi de unutmuş ve ben onunla 30 Aralık akşamı sadece platonik takıldım.

Ama olsun!..

Önemli olan benim mutluluğumdu ya, 40 yıl sonra da olsa PARİS’te EYFEL’i yüz yüze, capcanlı bir şekilde ve dünya gözüyle görmüştüm.

Mutluydum!..

Sakın beni ayıplamayın lütfen!..

İnanıyorum ki Fransızca okumuş her insan Paris’e gitmek ister.

Ve Eyfel’i görmek ister.

Biliyorum ister!..

Yazarın Diğer Yazıları