Yeni dünya düzeninin neresindeyiz?

                Dünyada güç dengeleri ve bileşenleri yeniden hizalanmakta. Batıya "Hristiyan kulübü" demek tam olarak doğru değil. Çünkü Rusya ile geriye kalanları ayırmak lazım.

                AB kendini hem ABD''ye ve hem de diğer ülkelere karşı yeni bir güç odağı olarak konumlandırmıştı. Bu yolda ilerliyordu.

Brexit sonucu İngiltere''nin ayrılmasıyla AB, Almanya ve Fransa''nın kendi içinde hem rekabet ettiği ve hem de ortak olduğu iki temel müttefikti. Birliğin yürütücü ve etkin gücünü Almanya elinde tutmaktaydı.

Ne zamana kadar?

Ukrayna meselesi savaşa dönüşünceye kadar. Savaşla birlikte şartlar da dengeler de değişti.

Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

Dünyanın en büyük güç odağı ABD, Sovyetlerin dağılmasından sonra "dünya hâkimiyeti" peşine düştü. Yeryüzünün hâkim gücü olmak isterken, 2000''lerden sonra Rusya Federasyonu kendini toparladı. Eş zamanlı olarak Çin ortaya çıktı. Dengeleri değiştirerek "ben de varım" diyerek yarışa girebileceğinin işaretlerini verdi.

Böylece dünyada güç odaklarının sayısı arttı.

Küreye hükmedecek güç odağı olmanın temel koşulları var. Birincisi, coğrafyanız büyük olacak. Bir ülkenin coğrafyası insanın cüssesi gibidir. Hani derler ya "cüssen kadar konuş" diye, işte tam da öyle. Herkes önce cüssesiyle var olacak.

Sonra?

Ekonomisi güçlü olacak.

Elbette bunların yanında bilim ve sanayide de ileri düzeyde olman gerek.

Bu ölçütlere bakıldığında Türkiye''nin halini ve ne düzeyde olduğunu görmek kolaylaşır.

Türkiye orta büyüklükte bir etkin güç odağı olabilir. Lakin mevcut durumda şartları tutmuyor. Her şeyden önemlisi ekonomisi bozuk.

Daha dün ayçiçeği yağı kuyruğu sebebiyle insanlar birbirini ezdi.

Bir tarım ülkesi olup kendi kendine yetecekken iş başındaki iktidarın kötü tarım yönetimi sebebiyle kıtlıkla karşılaşma ihtimali var. Bu durumda Türkiye''nin "büyük güç" olamasa da "nitelikli yetkin güç" olmasının önündeki en büyük engel, kötü yönetimdir diyebiliriz.

Türkiye''de hâlihazırda varlık gösteren siyasi güç dengeleri de olağan yönde ilerlemiyor. Yani siyasi iç barış kusur sayılıyor. Ve iktidar tarafından millî siyasi bütünleşme engelleniyor. Seçimi kazanmak uğruna seçmen cephelere ayrılıyor.

Bunun en çarpıcı örneğini daha yeni yaşadık, yaşıyoruz.

Türkiye''de "Beş benzemez" denilen (ki öyle olmaları önemlidir, eğer benzer olsalardı önemli olmazlardı), bir araya gelip siyasal bir çözüm üretiyor, iktidar kanadı ise bu birlikteliği kınıyor.

Dünyanın hâlihazırda içinde bulunduğu durum, temelde Ukrayna-Rusya savaşında gelişip yoğunlaşan dünya düzeninin yeni biçimlenişidir.

Savaş öncesinde, ABD''den bağımsız, kendi başına politika geliştiren Almanya ve Fransa''nın, Putin''in hamlesiyle, ABD-AB bütünleşmesine sebep oldu. Yetmedi BM güvenlik kararlarında, Rusya''nın destekçisi kalmadı.

Çin bile Rusya ile arasına anlamlı bir sınır çizmek zorunda kaldı.

Savaş süreciyle değişen ve anlam kazanan bir gerçeklik de şu oldu. ABD ve AB, kendi kültür sahasının dışında kalan toplumların acılarını görmezden gelirken, Ukrayna gibi kendi kültür ve medeniyet sahası içinde gördüklerine çok şefkatli davranıyor.

                Irak''ta, Suriye''de, Afganistan coğrafyasında, Ege ve Akdeniz sularında kadın çocuk ölürken bu medeniyetin kılı kıpırdamıyor. Geldiğimiz nokta burası.

Yazarın Diğer Yazıları