Tarih 2019 yılıydı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisinin grup toplantısında kürsüde konuşuyordu Salondaki kalabalık dikkat kesilmişti. Konuşmasının bir bölümünde şöyle dedi:

“Bunlara göre dolar 10 lira olacak, enflasyon %30’u aşacak, bankalarımız tökezleyecek, hazinemiz iflas edecekti. Ne oldu? Bunların hiçbiri oldu mu?”

O günlerde dolar 5.5 lira seviyesindeydi. Faizler çift haneye yeni çıkmıştı. Erdoğan bu sözleri, hem kamuoyuna güven vermek hem de “felaket tellallığı” ile suçladığı ekonomistler, akademisyenler ve aydınlara meydan okumak için sarf etmişti. Ancak bu meydan okumada gerçeğin gücü göz ardı edildi.

Bugün, 2025 yılının ortasındayız. Dolar 41 lirayı aştı, Euro 44’ü geçti. Politika faizi %50 seviyesinde. Enflasyon artık sadece TÜİK bültenlerinde değil; bakkalın veresiye defterinde, emekli cüzdanında, çocukların öğle menüsünde, kredi kartı ekstrelerinde vatandaşa her gün kendisini yeniden hatırlatılıyor. Dört kişilik bir ailenin yalnızca mutfak masrafı, ortalama bir memur maaşını aşmış durumda. Kira, fatura ve ulaşım bu hesaba dahil bile değil.

Bundan altı yıl önce bu tabloyu işaret edenler ‘provoke edici paylaşımlar' yaptıkları gerekçesiyle suçlanmış ve hatta aralarında Erol Mütercimler’inde olduğu 38 kişi hakkında dava açılmıştı. Ekonomistler, gazeteciler, akademisyenler, hatta sade vatandaş, “böyle giderse sonu iyi değil” dedikçe itibarsızlaştırılmaya çalışılmıştı. Bugün geldiğimiz noktada, artık herkesin kendine sorması gereken tek bir soru var: Kim haklı çıktı?

Ancak ekonomik tablo buzdağının yalnızca görünen yüzüydü. Asıl mesele, bu krizi mümkün kılan yapısal sorunlarda gizliydi. 2018’de devreye giren Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, “hızlı karar alma” vaadiyle tanıtıldı. Eski devlet yapısı “hantal ve prangalı” olarak tarif edildi. Yeni sistemle birlikte Türkiye’nin hız kazanacağı, tabiri caizse “kanatlanıp uçacağı” söylendi.

Fakat kısa sürede anlaşıldı ki, hızlı kararlar çoğu zaman sağlıksız kararlar oldu. Kurumlar işlevsizleşti, denge ve denetim mekanizmaları etkisiz kaldı, karar süreçleri kişiselleşti. Devletin kurucu aklı, yerini dar bir kadronun iradesine bıraktı.

Bu durumun bedeli yalnızca ekonomik krizle sınırlı kalmadı. 2023’te yaşanan büyük deprem, sistemin olağanüstü anlarında nasıl kilitlendiğini de gösterdi. Ne ordu ne yerel yönetimler ne de merkezî yapılar zamanında harekete geçebildi. Talimat bekleyen yapılar, soğuk Şubat sabahında binlerce vatandaşı enkaz altında çaresiz bıraktı. Bu sadece bir afet değil, bir yönetim modelinin iflasıydı.

Bugün Türkiye, dış politikada istikrarsız, iç güvenlikte huzursuz, toplumsal yapıda kırılgan bir görünüm sergiliyor. Bu tablo, yalnızca yeni bir hükümetle değil, yeni bir anlayışla düzeltilebilir. Devlet aklını yeniden inşa edecek, kurumsal yapıyı işler hâle getirecek, adaleti ve liyakati esas alacak bir yönetime ihtiyaç var.

İşte bu noktada Sayın Müsavat Dervişoğlu’nun İYİ Parti Genel Başkanlığı’na gelişi, yalnızca yeni bir lider değişimi değil; devletin köklü hafızasına dönüş için bir fırsat olarak okunmalı. Dervişoğlu’nun söylemlerinde hamaset değil ölçü, vaat değil kurumsal tahayyül var. Bu yönüyle toplumun farklı kesimlerinin dikkatini çekmeye başladı.

Bugün kimse sihirli bir çözüm beklemiyor. Halkın beklentisi sade ve nettir: Adaletli bir düzen, hesap verebilir bir iktidar ve çalışan bir devlet mekanizması. Sn. Dervişoğlu’nun çizdiği yol, tam da bu beklentilere hitap ediyor.

Ve şimdi herkesin durup düşünmesi gereken kritik bir eşikteyiz:
Yıllardır bize izletilen filmin sonunda ne oldu?

Alkışlarla bastırılan uyarılar, bugün sessiz bir yoksulluğa dönüştü. Bir zamanlar “olmaz” denilen her şey oldu, “asla” denilen her şey yaşandı. Bu nedenle artık susmanın değil, bu enkazın altından birlikte doğrulmanın zamanıdır. Türkiye, hakikate sırt döndükçe kaybediyor.
Ve artık yeniden kazanmanın yolu; gerçeği görmekten, hatayı kabul etmekten, algılarla değil olgularla hareket etmekten ve milletin ortak aklına güvenmekten geçiyor.

Çünkü bu ülkeyi, bir kişinin değil; vicdan sahiplerinin, adalet arayanların ve gerçeklerden korkmayanların kolektif cesareti kurtaracaktır