Ortadoğu sahnesinde perde hiçbir zaman tam kapanmaz.
Çünkü figüranlar ölür, senaristler kalır.
HTŞ, PKK, PYD, Hamas gibi yapıların eylemleri, çoğu zaman kendi halkları için değil; perde arkasındaki kuklacıların siparişleriyle şekillenir.
Zira bu oyun, seyirciye oynanır.
Filistin, bir hak arayışından çok uzun zamandır küresel medya reji masasında PR dosyasına dönüştürüldü.
Hamas’ı kim kışkırttıysa, İsrail’e de o cesareti verdi.
Savaş çığlıklarıyla beslenenler, barış çığırtkanlığı da yapmayı ihmal etmiyor.
Türkiye’de, “terörist başı” olarak bilinen bir figür, bir dönem “barış elçisi” ve “kurucu lider” gibi sunuldu.
Bu ne yaman çelişki değil mi?
Toplum hafızası silinmeden, bu kadar köklü rol değişimi sahnelenebilir mi?
Ukrayna-Rusya çatışması, iki aktörlü bir kabare gibi:
Biri eski KGB mensubu stratejist, diğeri eski komedyen.
Ama asıl gülenler, silah satanlar.
Krizde fırsat gören, pazar bölüşenler.
Çin de bu sahneyi izlemiyor artık, sahneye yeni perde kuruyor.
Tayvan kartı, yapay zekâ silahları, küresel dijital finans düzeni…
Hepsi sahne arkasında çevrilen başka bir piyesin fragmanları.
Donald Trump mı?
Eskiden "sisteme kafa tutan adam"dı.
Şimdi sistem onun etrafında turluyor.
Pentagon’dan medya devlerine kadar herkes, Trump’ın gazına göre rota belirliyor.
Öyle ki, bazıları onu Amerikan Atatürk’ü ilan etmeye bile hazır!
Ama dikkat: Atatürk devrim yapar, Trump genelde replik ezberler.
Karıştırmayalım.
Bu tiyatronun yazarı kim?
Cevap basit: Toplumun algısını yöneten medya, kışkırtıcı ajanlar ve korkuyla şekillenen politik akıl.
Tüm dünyada artık “gerçeklik” değil, “görüntü yönetmenliği” esas.
Birileri mücadeleyi yağlı kadın güreşine çevirdi;
ortaya ne kadar aç gözlü varsa, herkes pozisyona oynuyor,
flaş patlayan yere atlıyor.
Ve son perde:
> Aman sahnedeki danışıklı dövüşünüzde silahlarınızı elinizden düşürmeyin.
Yoksa baş aktörlerin ağzı ve yüzü yumruklaşmadan kan içinde kalabilir,
çünkü bu tiyatroda heyecanı başka türlü sürdüremezsiniz!
Ama hâlâ umut var:
Bir gün perdeyi sahne gerisinden izleyenler,
ışık oyununa aldanmaz.
İşte o gün, “Yurtta sulh, cihanda sulh” diyenlerin sesi yankılanır.
Sahne Atatürk’ün olur,
cumhuriyet alkışlanır.