İnatçı abdominal (karın) yağlanmanın sadece estetik bir sorun olmanın ötesinde, metabolik sendrom ve kardiyovasküler hastalıklar için ciddi bir risk faktörü olduğu bilimsel camiada uzun süredir biliniyordu. Ancak, uluslararası düzeyde yürütülen son araştırmalar ve yabancı uzmanların değerlendirmeleri, bu dirençli yağ dokusunu hedef almada "şaşırtıcı derecede hızlı" sonuç veren bir yöntem veya bileşenin etkilerini gözler önüne serdi.
Harvard Tıp Fakültesi'nden Prof. Dr. Elizabeth Carter, karın bölgesindeki viseral yağların, stres hormonu kortizol ile yakından ilişkili olduğunu belirterek, "Yeni klinik çalışmalar, vücudun bu bölgedeki yağ depolama sinyallerini spesifik olarak baskılayan metabolik bir yolu aktive eden doğal bir ajanın varlığını işaret etti. Deneklerde, sadece birkaç hafta içinde gözle görülür bir bel çevresi incelmesi rapor edildi" ifadelerini kullandı.
Özellikle Asya ve Avrupa'da yürütülen bir dizi çift kör, randomize kontrollü deney, inceleme konusu olan bu mekanizmanın, kahverengi yağ hücrelerinin aktivitesini artırarak enerji harcamasını yükselttiğini gösterdi.
Londra King's College'dan Beslenme ve Metabolizma Uzmanı Dr. Julian Davies, elde edilen bulguların altını çizdi.
Dr. Davies, "Abdominal yağlanma, genellikle vücudun en son yakıt olarak kullandığı bir rezervuar görevi görüyordu. Ancak bu yeni veriler, dirençli beyaz yağ dokusunun doğrudan kahverengi yağ benzeri, termojenik (ısı üreten) bir duruma geçişini tetikleyen bir anahtarın varlığını gösterdi. Bu sayede, depo yağlar, tahmin edilenden çok daha hızlı enerjiye dönüştürüldü" şeklinde konuştu.
Amerikan Diyabet Derneği tarafından da yakından takip edilen bu araştırmalar, abdominal yağlanma ile ilişkili insülin direncini de önemli ölçüde azalttığını ortaya koydu.
Uzmanlar, incecik bir bel hattına ulaşmanın artık "imkansız bir hedef" olmaktan çıktığını ve bu bileşen veya yöntemin, gelecekte obezite tedavisinde köklü bir değişim başlatabileceğini dile getirdi.
Prof. Carter ve Dr. Davies, elde edilen verilerin umut verici olduğunu ancak uzun vadeli etkileri ve mekanizmanın tam anlaşılması için daha kapsamlı çalışmalara ihtiyaç duyulduğunu da sözlerine ekledi.