Devlet içindeki Fethullah Gülen yapılanmasını dile getiren ilk isimlerden araştırmacı-yazar Necip Hablemitoğlu’nun, laiklik karşıtı faaliyetler yürüten örgüt ve tarikatlar hakkında yaptığı çalışmalarla uyarılarda bulunan Uğur Mumcu’nun, 2002 yılında Fethullahçılara ve Refah Partisi'nin kimi yöneticilerine dava açan Nuh Mete Yüksel’in, 2009 yılında TSK içinde Gülen cemaati hakkında soruşturma yürütürken görevinden uzaklaştırılan Emekli Hakim Albay Ahmet Zeki Üçok’un ve daha birçok ismin haklı olduğunu en acı haliyle öğrendiğimiz 15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden 7 yıl geçti.
TSK İŞLEVSİZ HALE GETİRİLMEK İSTENDİ
2003 yılında Fethullahçıların Balyoz ile Çetin Doğan liderliğinde hazırlandığı iddia edilen darbe planı kumpasıyla yüzlerce insana tuzak kuruldu.
Bu da yetmedi.
12 Temmuz 2007’de bir gecekonduda el bombalarının bulunduğu ihbarıyla başlayan Ergenekon kumpası ile Fethullahçılar TSK’nın onurlu askerlerini ve Atatürkçü aydınları “cezalandırmak” istedi.
90’lı yıllardan itibaren TSK’nın daha da güçlenmesi ABD’yi rahatsız ettiği için bir taraftan TSK’ya sızıldı, bir taraftan da Türkiye’yi çökertme planının en kritik adımı olan TSK’nın işlevsiz hale getirilmesinin planlanmasına başlandı.
Fethullahçıların daha sonradan ettikleri itiraflarla gerçeklerin bir bir ortaya döküldüğü son 7 yılda, cemaat mensuplarının askeri okullara alındığı, sınav sorularının önceden verildiği, gözlerine kestirdikleri subaylara düşük sicil verildiği, mobbing yapıldığı, askerleri kumpas davalarında yargılayanların Fethullahçı oldukları ve sadece TSK’ya değil devletin her kurumuna bir zehir gibi yayıldıkları gün yüzüne çıktı.
TSK içindeki Atatürkçü askerler aslı astarı olmayan oyunlarla TSK’dan atılırken, yerlerine cemaatin mensupları bizzat yerleştirildi.
Bu süreçte kim ağzını açtıysa ya işinden ya canından oldu.
