Son yıllarda gayrimenkul sektörü, sadece ekonomik bir alan olmaktan çıkıp toplumsal dönüşümün merkezine oturdu. Artan konut fiyatları, kontrolden çıkan kiralar, depreme dayanıksız yapı stoğu, tartışmalı kentsel dönüşümler ve yabancıya konut satışı gibi başlıklar, toplumun geneline yansıyan sorunlara dönüşmüş durumda. Gayrimenkul sektöründe yaşanan bu gelişmeleri sadece rakamlarla değil, sosyal etkileriyle birlikte değerlendirmemiz gerekiyor.
Konut Krizi Derinleşi̇yor
Şu anda büyükşehirlerde bir ev almak, ortalama bir çalışan için hayal haline geldi. Yıllık konut fiyatlarındaki artış, gelir artışını katbekat geçerken; kiralardaki fahiş yükseliş de vatandaşı adeta nefessiz bırakıyor. Özellikle öğrenciler, yeni evlenenler ve sabit gelirli aileler bu durumdan en çok etkilenen kesim. Barınma hakkı, gün geçtikçe daha fazla tehdit altında.
Kentsel Dönüşüm: Yenilenme mi, Yerinden Etme mi?
Deprem gerçeğiyle yüzleşen Türkiye için kentsel dönüşüm, kaçınılmaz bir gereklilik. Ancak uygulamalarda yaşanan sorunlar, bu süreci tartışmalı hale getiriyor. Rant odaklı projeler, mahalle dokusunu bozarken; hak sahiplerinin görüşü alınmadan yürütülen yıkım ve yapım süreçleri, sosyal adaletsizliği derinleştiriyor.
Yabancıya Satış: Döviz Girişi mi, Demografik Baskı mı?
Yabancıya konut satışı, döviz girdisi sağlıyor gibi görünse de, uzun vadeli toplumsal etkileri tartışılmalı. Vatandaşlık teşvi̇kli satışlar, başta sahil kentleri olmak üzere birçok bölgede yerli halkın barınma olanaklarını kısıtladı. Artan talep, fiyatları daha da yukarı çekti. Bu durum, hem toplumsal gerilimleri tetikliyor hem de şehirlerin demografik yapısını geri dönüşü olmayacak şekilde değiştiriyor.
Mevzuatlar ve Yatırım Ortamı
Son yıllarda tapu ve kadastro sistemlerinde dijitalleşme adımları atıldı. Ancak imar planlarındaki belirsizlikler, hukuki ihtilafları artırıyor. Sükûnet isteyen yatırımcı, hukuki güvenceye duyduğu ihtiyacı daha çok hissetmeye başladı. Diğer yandan, imar affı gibi uygulamalar, planlı şehircilik anlayışını zedelemeye devam ediyor.
Çözüme Dair Notlar
Bu tablonun değişmesi için sadece ekonomik değil, sosyal boyutu da olan bir vizyon gerekiyor. Sosyal konut üretiminin çoğaltılması, yerel yönetimlerin daha şeffaf ve katılımcı bir anlayışla hareket etmesi, uzun vadeli kentsel stratejilerin belirlenmesi bu yolda atılacak en temel adımlar olacaktır.
Son Söz
Gayrimenkul sadece yatırım aracı değil, bir yaşam hakkı meselesidir. Bu nedenle alınan her kararın, atılan her adımın, toplumsal etkileri gözetilerek planlanması şarttır. Aksi halde, bugünün krizleri yarının çözülemez sorunlarına dönüşür.