Bazı konular vardır ki tartışmaya dahi açılması felaketler silsilesini beraberinde getirir. Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılmasının gündeme dahi gelmesi işte tam olarak böyle bir konudur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin varlığının hiçe sayılması ile birlikte sınırlarımız içinde dini bir özerklik ilan edilerek yıllardır gündeme getirmeye çalıştıkları azınlıklar problemini yeniden masaya getirmek istiyorlar.
Tek amaçları; ulus devlet yapımızı hedef alarak çok dinli ve çok uluslu bir devlet mekanizmasını gündeme getirmek. İşte tam da böyle bir dönemde pimi çekilmiş bomba gibi Heybeliada Ruhban Okulu meselesi yeniden elimize verildi.
Heybeliada Ruhban Okulu (eski adıyla Aya Triada Ruhban Okulu) İstanbul'da Heybeliada'da 1844'te açılan ve Ortodoks dünyasının en önemli dini eğitim kurumlarından biri olarak kabul edilen, din adamı yetiştiren bir okul olarak geçer, Yunanca adı "Halki Theological School." 'dur.
Heynbeliada Ruhban Okulu 1935 tarihli Vakıflar Kanunu gereği mülhak vakıf kapsamına alınmıştır ve 12 Mart 1936’da vakfın beyannamesi teslim edilmiştir. 1844-1971 yılları arasında Ortodoks din adamları yetiştiren bu okul bine yakın mezun vermiştir.
Mezunları arasında Bartholomeos dahil 12 patrik bulunmaktadır.
Türkiye ve ABD arasında geçtiğimiz günlerde yapılan görüşmelerden sonra Heybeliada Ruhban Okulu'nun statüsü yeniden gündeme geldi.
Fener Rum Patrikhanesi ve ABD bu okulun yeniden açılmasını istiyor. Fener Rum Patrikhanesi, yaptığı çoğu açıklamada Ortodoks dünyasında önemli bir akademik ve teolojik kurum olarak kabul edilen bu okulun yeniden açılmasını din özgürlüğü ve küresel Ortodoks cemaatinin din adamı ihtiyacı açısından gerekli olduğunu söylüyor. Evet yanlış okumadınız ifade tam olarak bu. Din özgürlüğü kisvesi altında Heybeliada Ruhban Okulu'nda yetişecek bütün din görevlilerini , küresel hizmet kapsamı altında görevlendirecekler ve diyecekler ki "Biz , Türkiye sınırlarının da üstündeyiz, bizi kanunlar, devletler sınırlandıramaz. Bizim özerk yapımız , Türkiye ile uyumlu değil. Bu sebeple Fatih Kaymakamlığı'na olan hukuki bağımızı sonlandırarak özerk ve bağımsız yapımızı ilan ediyoruz."
İhtimal midir evet ihtimaldir, pekibu senaryo gerçek olabilir mi evet olabilir. Bu okulun durumu, 1922 ve 1923 yılları arasındaki Lozan Barış görüşmelerinde önemli bir tartışma maddesi olmuşken, günümüzde "Heybeliada Ruhban Okulu açılacak mı?" sorusunun gündemde dahi olması çok can sıkıcı. Tehlike çanları çın çın kulağımızda çalıyor... Devam edelim.
Peki Heybeliada Ruhban Okulu neden kapatıldı?
Okul, 1971 yılında o dönemin konjonktüründe yani Kıbrıs sorunu ve Yunanistan ile ikili sorunların ön plana çıktığı bir zamanda kapatılmıştı. Hatırlar mısınız bilmem 2019 yılında Yunanistan devlet başkanı Çipras , Türkiye'ye ziyarete geldiğinde ilk işi Heybeliada Ruhban Okulu'nu ziyaret etmek olmuştu ve 1971 yılına işaret ederek okulun kapatılmasına tepki göstermişti: "Hükümetler kendi ülkelerindeki azınlıklara eşit vatandaşlık haklarını ve dini özgürlüklerini korumakla görevlidir. Müktesebat esaslarına dayalı olarak değil, üzerlerine düşen bu görevleri yerine getirmekle mükelleftirler." İşte tarih tekerrürün de tekerrürü diye boşa dememişler...
Anayasa Mahkemesi'nin, Heybeliada Ruhban Okulu'nun kapatma sebeplerinden birisi Tevhid-i Tedrisat Kanunu'na aykırı olmasıydı. Patrikhane'ye iki seçenek sunuldu: Okulun bir devlet kurumu ile ilişkilendirilmesi, örneğin bir üniversiteye bağlanması ya da kapatılması.
Patrikhane, okulun "özerk/özel" statüde kalması gerektiğini savunarak devlet denetimine girmeyi kabul etmedi. Yani özerk ve bağımsız bir eğitim vermek isteyerek Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kamu tüzel kişiliğini reddetti. Ardından, okulun eğitim faaliyetleri 1971 yılında resmen sona erdi. Daha sonra patrikhane ve azınlık cemaatleri bu kapatma kararını; kültürel ve dinsel bir sembolün kaybı olarak değerlendirerek "azınlıkların eğitim hakkı engellendi" terminolojisini Türkiye gündemine soktu. Sonrası malum; akil adamlar, patriğin hukuki danışmanı Av. Kezban Hatemiler'in "azınlık hukuku" çalışmaları, Anayasa'da azınlık hakları tartışmaları ve daha nicesi...
Patrikhane; ekümenikliğin bir sembolü olarak gördüğü bu okulu yurt dışından kendi tespit ettiği öğrencilerle YÖK’e bağlı olmayan, uluslararası bir teoloji okulu yapmayı amaçlamaktadır. Bu niyetler de patrikhanenin; Heybeliada Ruhban Okulu'nun bir azınlık okulu olarak görmediğini, küresel misyonerlik faaliyetleri için bu okulu kullanacağını göstermektedir.
Heybeliada Ruhban Okulu'nda yetişecek olan sözde din görevlileri dünyanın dört bir yanında görev almaya başladığında bu sefer Fener Rum Patrikhanesi özerkliğini ve bağımsızlığını ilan ederek Türkiye'de "ORTODOKSLARIN VATİKANI" olmak isteyecektir. Bütün emeller apaçık ortada iken, Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılması , kurucu milli değerlerimiz için bir tehlike arz etmeyecek midir? Sonrasını düşünmek dahi istemiyorum...