Türkiye ile İran arasındaki ilişkiler tarihsel olarak rekabet ve iş birliği dengesi üzerinde ilerliyor. 534 kilometrelik kara sınırı iki ülkeyi ekonomik açıdan birbirine bağlı kılarken, mezhep farkları ve bölgesel nüfuz mücadeleleri ise rekabet alanını belirliyor. Ancak bu mücadele, ilişkileri kopuş noktasına hiç getirmedi. Ankara ve Tahran bu dengeyi kontrollü rekabet olarak sürdürdü. Bu denklemin bir diğer belirleyici unsuru ise Türkiye’nin NATO üyeliği. Dolayısıyla ABD politikaları, özellikle de Donald Trump’ın ikinci dönemi, Tahran – Ankara hattını doğrudan etkiliyor.

Trump, 2015’te ABD’yi İran’ın nükleer faaliyetlerini sınırlamayı amaçlayan Kapsamlı Ortak Eylem Planı’ndan çekti. Tahran bu karara karşı çıkmasına rağmen sonuç alamadı. Aradan geçen on yılın ardından, 2025 Eylül'ünde Birleşmiş Milletler’in (BM) “snapback” mekanizması devreye girerek İran’a yönelik yaptırımlar yeniden uluslararası düzeye taşındı. Türkiye de BM Güvenlik Konseyi kararları çerçevesinde ekim ayında 20 İranlı kişi ile 18 şirkete yönelik mal varlığı dondurma uygulamasına geçti.

AMBARGOYA ‘ZİHNİ MUAFİYET’ Mİ?

İranlı gazeteci Farshid Bagherian’a göre, iki ülke arasındaki tarihsel iş birliği Batı’da rahatsızlık yaratsa da Trump, İran’ı Türkiye açısından yaptırımlardan “zihnen muaf” tuttu. Bagherian, Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “Rusya’dan gaz almayacaksın” dediğini, ancak İran’dan özellikle söz etmediğini hatırlatıyor. Ona göre bu, İran’ın Türkiye açısından stratejik enerji ortağı olarak korunduğu anlamına geliyor.

Bagherian bu duruma bir örnek de veriyor: Çabahar Limanı. Hindistan, Pakistan üzerinden Afganistan’a ulaşmak istemediği için İran’ın Çabahar Limanı’na yönelmişti. ABD ise İran’a yaptırım uygularken, Çabahar’a özel muafiyet tanımıştı. Bagherian, benzer bir yaklaşımın Türkiye için de mümkün olabileceğini düşünüyor.

Ancak Ortadoğu uzmanı Arif Keskin farklı bir yorum getiriyor. Ona göre Trump, ABD’nin de dahil olduğu 12 gün süren İran – İsrail savaşı sonrası Tahran’ın küresel bir tehdit olmaktan çıktığına inanıyor. Bu nedenle İran’ı Rusya ile aynı kategoride görmüyor. Keskin’e göre Trump’ın İran’ı zikretmemesi, bir stratejik muafiyet değil, İran’ın tehdit algısında yaşanan değişimle ilgili.

İLİŞKİLER YAPTIRIMLARDAN NASIL ETKİLENECEK?

Devreye giren snapback mekanizması; silah ambargosu, nükleer ve füze kısıtlamaları, mali ve seyahat yasakları ve deniz ticareti denetimini beraberinde getirdi. Türkiye’nin bu yaptırımlar dahilinde attığı adım ise, mali ve seyahat yasakları başlığına giriyor. Bu yaptırımları; İran, Çin ve Rusya yasadışı olarak değerlendirirken Türkiye’nin uyguladığı kısım ise “küçük” ya da “orta ölçekli” şeklinde değerlendirildi. Keza İran medyasına göre bu yaptırımların sahada somut ve önemli bir etkisi yok; çünkü söz konusu kurum ve kişilerin çoğunun Türkiye’de zaten varlığı bulunmuyor.

Sorularımızı yönelttiğimiz isimler de aynı görüşte…

Farshid Bagherian: İki ülke arasında ticari ilişki zaten devam ediyor. Türkiye’nin yaptırımı uygulamadaki hızının da Trump’a bir mesaj olduğunu düşünmekteyim. Yani Türkiye şunu söylüyor: “Biz bunu yapabilecek konumdayız ama bir karşılığı olmalı. Bana sorarsanız Ankara’nın yaptırım adımı sembolikti. İran’a Türkiye’den ciddi zararlar geleceğini düşünmüyorum. Bu adım da belirttiğim gibi sembolik.

Arif Keskin: Türkiye’nin bu kararının İran’da ciddi bir şaşkınlık yarattığını söylemek lazım. Çünkü snapback dedikleri mekanizma başlar başlamaz, Türkiye’nin ambargo adımı atması İran’da şaşkınlık yarattı. Ankara’nın aldığı aksiyonun hızı özellikle tartışma konusu oldu. Türkiye şu sıralar rotasını batılı anlamda bir diplomasiye çevirmiş olabilir ancak bu ne düşmanlık ne de karşıtlıktır. Yani Türkiye’nin İran’a karşı İsrail ve ABD’nin yanında yer alacağına dair yapılan yorumlar, şu an için abartılıdır.

Sorularımızı yönelttiğimiz iki isim, İran’ın üzerindeki baskının Türkiye için hem nüfuz hem de ticari anlamda bölgesel alan açabileceğinde hemfikir. Bagherian “sembolik” derken, Keskin de yaptırımların bir dizi gerilime sebep olacağını ancak bir şekilde aşılabileceği görüşünde.

İşte tam da bu sebeple devletler doğaları gereği pragmatik adımlar atıyor. Bu faydacı yaklaşım da Türkiye’yi, sonunda ışığın olup olmadığını bilmediğimiz bir tünele, denge oyununa sokuyor.

TÜRKİYE VE ‘DENGE’ DİPLOMASİSİ

Keskin, Türkiye’nin hem Trump ile olan ilişkileri hem de Trump’ın Kafkasya’da etkisi nedeniyle rotasının batıya döndüğünü kaydediyor. Ancak Keskin’e göre Türkiye’nin rotasının Batı’ya dönüşünün kilit bir noktası var. O da bunun “şu an” için geçerli olması. Erdoğan’ın Trump ile “iyi giden” ilişkilerinin kurumsal bir karşılığı henüz olmadı. Trump’ın öngörülemez bir lider olması da Türkiye’nin ABD’ye güvenmeme nedeni. Keskin’e göre Türkiye denge politikasını çok dikkatli yürütmek zorunda. Keskin, Türkiye’nin bu şartlar altında ne Rusya’ya ne de İran’a karşı sert bir refleks geliştirmeyeceği kanaatinde.

Bagherian da AKP’nin rotayı batıya kırmasına yönelik yine denge unsuruna dikkat çekiyor. Bagherian şöyle devam ediyor: “Türkiye şu an ABD’ye yönelmiş durumda. Ancak unutulmamalıdır ki Türkiye’nin tutumu Trump Amerika’sına göre şekillendi. Yarın Trump gitse Ankara’nın tutumu değişir. Türkiye ABD’yi idare ediyor.”

PEKİ YA VERİLER NE DİYOR?

Türkiye ile İran arasındaki ticaret hacmi 2025’in ilk sekiz ayında 3,56 milyar dolar oldu ve bu, geçen yıla göre %3 düşüş anlamına geliyor. Türkiye’nin İran’a ihracatı yüzde 6 azalarak 1,98 milyar dolara, ithalatı ise 1,58 milyar dolara geriledi. Buna rağmen ağustos ayında ticaret aylık bazda yüzde 12 artış gösterdi ve 474 milyon dolara ulaştı.

İran’dan Türkiye’ye yapılan ithalat, aynı ay yüzde 24 artarak 204 milyon dolara çıktı. Tahran Times’a göre yaptırım tartışmalarından hemen önce 3 Ekim’de üst düzey İranlı ve Türk yetkililer Tahran'da bir araya geldi, ticaret engellerinin azaltılması ve gümrük süreçlerinin sadeleştirilmesi çağrısı yaptı. Taraflar ayrıca ortak lojistik altyapı ve demiryolu bağlantılarının güçlendirilmesi konusunda mutabık kaldı.

İRAN MEDYASI NELER YAZDI?

Iran International: Türkiye’nin kararı, Ankara'nın Tahran'ın nükleer hedeflerini hedef alan küresel baskı kampanyasına uyumunun altını çiziyor. Bu aynı zamanda, Ankara'nın komşusuyla ticaret ve diplomatik bağlarını sürdürmesine rağmen, İran'ın nükleer ve askeri programlarını kontrol altına almaya yönelik uluslararası çabaya verdiği desteğin sinyali.

Mashregh News: Türkiye'nin BM Güvenlik Konseyi'ne karşı durmamak için ikili bir oyun oynadığı, Tahran ile Türkiye arasındaki ilişkilere etkisi olmayacak aktörlere yaptırım uyguladığı belirtiliyor. Yine de yaptırım haberleri İran üzerindeki baskıyı sürdürmek için tasarlanmış psikolojik bir operasyonun parçası. İran ve Türkiye arasındaki ekonomik ilişkiler, özellikle enerji alanında, her iki taraf için de karşılıklı bağımlılık ve karlılığın göstergesi. Türkiye'nin İran'dan gaz ithalatı Şubat 2025'te günde 3 milyon metreküpten Mayıs 2025'te günde yaklaşık 26 milyon metreküpe yükseldi. Ve bu çıkarlara zarar veren yaptırımlar doğrultusunda hareket etmesi pek olası değil.

Tesnim Haber Ajansı: Türkiye de bu çerçevede yaptırımları uygulamıştır; ancak Ankara’nın bu yaptırımlara karşı öncülük etmesi ve gösterdiği hızlı tepki, gözlemcileri şaşırtmış ve Tahran’da rahatsızlık yaratmıştır. Uluslararası alanda yaptırımlara uyum göstermesine karşın, ikili ilişkiler düzeyinde henüz ticareti etkileyebilecek herhangi bir adım atılmamıştır.