Kuru öksürük, efor sırasında nefes darlığı, yorgunluk, halsizlik ve parmaklarda çomaklaşma gibi belirtilerle kendini gösteren pulmoner fibrozis hastalığında erken tanı kritik önem taşıyor.

Hastalık ilerleyen evrelerde akciğerlerde geri dönüşü olmayan sertleşme ve hasara yol açabiliyor.

Pulmoner Fibrozis Farkındalık Ayı kapsamında yapılan açıklamalarda, hastalığın en sık görülen tipi olan “idiyopatik pulmoner fibrozis”in dünya genelinde her 100 bin kişiden 13–26’sında görüldüğü, yaklaşık 3 milyon insanın bu hastalıkla yaşadığı ifade ediliyor.

Özellikle 60 yaş üstü bireylerde görülme sıklığının arttığına dikkat çekiliyor.

Pulmoner fibrozis, nadir görülmesine rağmen yaşam kalitesini hızla bozan ve nefes almayı zorlaştıran ciddi bir hastalık. Erkeklerde daha sık görüldüğü belirtiliyor.

oksurukhaberi.jpg

Hastalığın nedenleri arasında sigara, çevresel ve mesleki faktörler (hayvan tüyleri, küf, kimyasal dumanlar, tozlar), bazı ilaçlar, bağ dokusu hastalıkları, radyasyon tedavisi, genetik yatkınlık, viral enfeksiyonlar ve reflü yer alıyor. Ancak her zaman kesin neden bulunamayabiliyor.

Pulmoner fibrozis belirtileri başka hastalıklarla karışabildiği için tanı çoğu zaman gecikebiliyor. Oysa erken tanı, tedaviye hızlı başlanmasını ve hastalığın ilerlemesinin yavaşlatılmasını sağlıyor. Tanı sürecinde ayrıntılı muayene, akciğer grafisi, solunum fonksiyon testleri, yüksek çözünürlüklü tomografi ve romatizmal kan tetkikleri önem taşıyor. Gerektiğinde biyopsi ve bronkoskopi de uygulanabiliyor.

Hastalığın kesin tedavisi bulunmamakla birlikte, erken dönemde başlanan ilaç tedavileri akciğerlerdeki sertleşmeyi yavaşlatıyor, hastane yatışlarını ve alevlenmeleri azaltıyor, yaşam süresini uzatıyor.

Uzman merkezlerin sayısının artırılması gerektiği vurgulanıyor. Erken dönemde bu merkezlere yönlendirme, tanı ve tedavi sürecini hızlandırıyor. Pulmoner fibrozis yalnızca hastayı değil, ailesini ve yakın çevresini de etkilediği için hasta, hekim ve aile iş birliği tedavi sürecinde büyük önem taşıyor.