Dünya küçülüyor...
Teknoloji ve iletişim ağlarının gelişmesi, sermayenin serbestliği ve sınırların kısalması ile insanoğlu seyahat özgürlüğünün tadını çıkarıyor..
Birkaç saatte dünyanın bir ucuna gidebiliyorken birkaç saniyede kilometrelerce uzaktaki insanlarla artık konuşabiliyoruz.
İmkanı olan istediği markayı satın alabiliyorken, isteyen çayını kahvesini aynı zincirden tüketebiliyor. Ve aynı sosyal medyada vakit geçirip kendi medyasında tekelleşebiliyor. Yani dünya küreselleşmenin anındalaşmanın ve bütünleşmenin tadını doya doya yaşıyor.
Peki coğrafi sınıflardan bağımsız bu etkileşim ağı olan küreselleşme insanları toplumu ve devletleri birbirine ne kadar benzeştiriyor??
Aslında çok benzemiyor
İşte burada küreselleşme ağına karşı bir sürpriz karşımıza çıkıyor: Milliyetçilik...
Kendi kimliğini kültürel özgünlüğü ve hatta devlet felsefesini koruma refleksi olarak karşımıza milliyetçilik çıkıyor.
Milliyetçilik küreselleşmenin neden olduğu korku,güvenlik,toplumsal hareketlilik ve sonunu kestiremediğimiz dönüşümlere karşı direnen etnik ve kültürel bütünlüğü sağlama yeteneğidir.
Küreselleşme dünya genelinde çok yönlü ve çok etkili bir süreç olarak toplumları ve devletleri farklı oranlarda bir kuşatmaya maruz bırakmaktadır.
Dünyayı kuşatan ve uluslararası güçleri yanına alan ABD ise küreselleşmeden faydalanarak kendi kültürünü ve ekonomisini bütün dünyaya yayma ve egemen olma politikasından hiç vazgeçmemektedir. Buna rağmen Amerikan hegemonyasına karşı yerel ve bölgesel diğer uluslarda kendi kültürel farklılıklarını milli kimliklerini koruma refleksiyle harekete geçmektedir. Bu süreç aynı zamanda milli ve etnik kültürlerin canlanmasına da sahne olmaktadır.
Mesela,
Avrupa’daki aşırı sağ milliyetçi partilerin yükselmesinde kapılarını yabancılara karşı tedbir için kapatılmasıda toplumsal dönüşümlere verilen bir tepkinin tezahürüdür.
Avrupa devletlerinin sosyal refah ve kalkınma politikaları için özellikle göç, mülteci ve nüfus sosyolojisi değişimi uygulamalarında sınırlarını korumak suretiyle tedbirlerini artırmaktadırlar. Bu tedbirler milliyetçi bir reaksiyondur.
Bugün dünyada milliyetçilik sadece göçmen politikalarında değil, ekonomik bağımsızlık, savunma kültürel kimliği koruma ve egemenlik talepleriyle de yeniden güçlenmektedir.
Yani milliyetçilik küresel bir çağda eski bir hikaye değildir.
Küreselleşmeyle milliyetçiliğinin geleceği ortadan kalkmamıştır. Aksine yeniden farklı biçimlerde ayağa kalkmıştır. Bu yüzden milliyetçilik küreselleşmenin hızlı ve tehditkar etkileri karşısında her zaman sığınacak bir limandır.
Âdeta dalgalı denizde tutunacak bir kaya gibidir.