Ladin ormanlarını bekleyen büyük tehlike! / Faruk ÇEBİ

Ladin ormanlarını bekleyen büyük tehlike! / Faruk ÇEBİ
Faruk ÇEBİ YAZDI...

Bilimsel Literatüre göre; Doğu Karadeniz Bölgesi’ndeki ibreli (iğne yapraklı) ormanların asıl türlerinden olan Ladin Ağacı (picea orientalis) bol yağışlı ve nispi nemi yüksek iklimlerde yaşayabilmektedir.

Bundan dolayı dünyadaki yayılış alanı çok sınırlıdır. Bugüne dek varlığını sadece ‘Kuzey Kafkasya’ ve ‘Doğu Karadeniz’de sürdürebilmiştir. Ladin ormanlarının yaşamında ve yayılmasında yağış ve nispi nem miktarı o kadar belirleyici olmuştur ki, Doğu Karadeniz’de de sadece kuzeye bakan yamaçlarda yaşamını sürdürmüş, yağışın ve nispi nemin azaldığı güney yamaçlarda ise hiçbir zaman yaşayamamıştır. Batıda da Melet Irmağı’ndan öteye geçememiştir. Elektrik ihtiyacının karşılanmasında önemli rol oynayan ‘HES Projeleri’ Doğu Karadeniz Bölgesi’nde de son yıllarda hızla artmıştır. Birçok havzada bilimsel ve teknik gerçeklere uyulmayarak olağanüstü çevre sorunlarına da neden olunmuştur.

Çevrenin tahrip edilmesi ve akarsu debilerinin azalması gibi günümüzde yaşanan ve çıplak gözle de rahatlıkla fark edilebilen sorunlar tartışılarak gelecekte çevre faciasına neden olabilecek daha büyük sorunlar ne yazıktır ki hep göz ardı edilmiştir. Günlük yaşamak ve sadece günü düşünmek alışkanlığımız HES projelerinde de yaşam bulmuştur. Doğu Karadeniz Bölgesi’ndeki HES’lerin olağanüstü yoğunluğu iklim değerlerini de olumsuz etkileyebilecektir. Özellikle nispi nem oranında ve yıllık yağış miktarında ciddi azalmalar yaşanabilecektir. Bu da ibreli ormanların çoğunu oluşturan ladin ağaçlarının kitlesel kurumalarına neden olabilecektir. Sağlıklı yaşam koşullarını kaybetmiş ağaçlara arız olabilecek kabuk böcekleri de söz konusu kurumayı daha da hızlandırabilecektir. Doğu Karadeniz Bölgesi’ne can veren ‘ladin ormanlarının’ olağanüstü yoğunluktaki HES’lerin neden olabileceği iklim değişikliğinden dolayı tamamen yok olma riski asla göz ardı edilmemelidir. Çok büyük çevre facialarına da neden olabilecek söz konusu riskin bilimsel araştırmalarla tespit edilmesi ve şimdiden gerekli tedbirlerin alınması kaçınılmaz olmuştur.

Bu vesileyle üniversitelerin ilgili tüm fakültelerine, tüm kurum ve kuruluşlara kamuoyu adına çağrıda bulunuyorum.

Aksi halde yarın geç kalmış olabiliriz.