ABD'li uzmanlar erken teşhisin kritik rolünü vurguladı.Lyme hastalığı, kene ısırığı yoluyla bulaşan ve erken evrede antibiyotiklerle başarıyla tedavi edilebilen bir enfeksiyon olarak bilindi, ancak son yıllarda yapılan araştırmalar, hastalığın bazı hastalarda kalıcı ve yıkıcı tablolara evrildiğini ortaya koydu.

ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC) verilerine göre, tedavi sonrası Lyme hastalığı sendromu (PTLDS) olarak adlandırılan bu durum, hastaların günlük yaşamlarını felç eden uzun süreli semptomlara neden oldu ve milyonlarca insanı etkiledi.

Johns Hopkins Üniversitesi'nde gerçekleştirilen bir çalışmada, 61 Lyme hastasının incelendiği araştırmada, antibiyotik tedavisi tamamlandıktan sonra bile yorgunluk, yaygın kas-iskelet ağrıları, uykusuzluk ve depresyon gibi semptomların aylarca, hatta yıllarca sürdüğü gözlemlendi.

Araştırmayı yöneten Johns Hopkins Lyme Hastalıkları Araştırma Merkezi Direktörü Dr. John Aucott, "Bu semptomlar, hastaların fiziksel muayenelerinde ve laboratuvar testlerinde normal sonuçlar verse de, yaşam kalitelerini dramatik biçimde düşürdü. Lyme enfeksiyonu, beyin ve sinir sisteminde kalıcı hasar bırakarak post-enfeksiyöz bir kronik sendromu tetikledi" diye ifade etti.

Dr. Aucott'un ekibi, bu bulguları yayınlanan bir makalede detaylandırdı ve semptomların, enfeksiyonun tamamen ortadan kalktığı durumlarda bile devam ettiğini vurguladı.

Ulusal Alerji ve Bulaşıcı Hastalıklar Enstitüsü (NIAID) tarafından desteklenen başka bir çalışma, Lyme hastalarının yüzde 10 ila 20'sinde PTLDS'nin ortaya çıktığını gösterdi.

Enstitü yetkilileri, uzun süreli antibiyotik tedavilerinin bilişsel iyileşme sağlamadığını ve hatta yan etkilerle risk taşıdığını belirtti.

Mayo Kliniği'nden enfeksiyon hastalıkları uzmanı Dr. Bobbi Pritt, "Tedavi sonrası kalıcı semptomlar, Lyme hastalığının en karmaşık yönüydü. Hastalarımız, eklem iltihabı, nörolojik sorunlar ve kalp ritim bozuklukları gibi ağır tablolarla karşılaştı. Erken teşhis edilmezse, bu enfeksiyon sinir sistemini kalıcı olarak etkileyebildi" şeklinde konuştu.

Dr. Pritt, kliniğin raporunda, vakaların yüzde 60'ında tedavi gecikmesinin kronik artrite yol açtığını ekledi.

Harvard Halk Sağlığı Okulu'ndan Dr. Sam Telford, iklim değişikliğinin kene popülasyonunu artırarak Lyme vakalarını patlattığını ve bu durumun uzun vadeli etkileri daha da şiddetlendirdiğini savundu.

Telford, "Avrupa ve ABD'de yıllık vaka sayıları 300 bini aştı; semptomlar, fibromiyalji veya kronik yorgunluk sendromu gibi diğer hastalıklarla örtüşse de, Lyme'nin tetikleyici rolü netti" diyerek 2025'te yayınlanan bir makalesinde, semptom yönetiminde fizik tedavi ve yoga gibi yaklaşımların faydalı olduğunu, ancak kök neden araştırmalarının yetersiz kaldığını eleştirdi.

Uzmanlar, PTLDS'nin nedenlerini tam olarak aydınlatamasa da, enfeksiyonun bağışıklık sisteminde yarattığı kalıcı iltihaplanmanın sorumlu tutulduğunu belirtti.

Cleveland Kliniği'nden Dr. Mark E. Lazarus, "Yüzde 5 ila 15 oranında hasta, semptomlarını aylarca sürdürdü ve bu, Long COVID gibi diğer post-enfeksiyöz sendromlarla benzerlik gösterdi" ifadesini kullandı.

Lazarus'un çalışması, hastaların yüzde 40'ında plasebo etkisinin bile semptomları hafiflettiğini, ancak uzun antibiyotik kürlerinin faydasız ve tehlikeli olduğunu kanıtladı. Bu bulgular, Lyme hastalığının hafife alınamayacağını bir kez daha gösterdi. CDC, sağlık çalışanlarına yönelik eğitim programlarını artırarak erken teşhisi teşvik etti ve araştırmacılara, enfeksiyonla ilişkili kronik hastalıklar için ortak bir ajanda çağrısı yaptı.

Hastalar için umut, semptom yönetim stratejilerinde yatarken, uzmanlar erken müdahalenin kalıcı hasarı önlemedeki kritik rolünü yineledi.