1945 yılının Ağustos ayı, insanlık tarihinin en dramatik dönemeçlerinden birine tanıklık etti. Pasifik Savaşı, Hiroşima ve Nagasaki’ye atılan atom bombalarıyla birlikte geri dönülmez bir noktaya gelmişti. Dünyanın dört bir yanında savaş yorgunu halklar, ateşkes ve barış haberlerini umutla bekliyordu. Ancak Kore Yarımadası’nda beklenti daha da derindi: 35 yıldır süren Japon sömürge yönetiminin sona ereceği o gün, halk için yalnızca savaşın bitmesi değil, milli iradenin yeniden doğuşu anlamına geliyordu.
İşte tam bu atmosferde, Japon İmparatoru Hirohito’nun 5 Ağustos 1945’te radyodan yapacağı konuşma, hem Japonya’nın hem Kore’nin hem de dünya siyasetinin kaderini değiştirecekti. “Mücevher Ses Yayını” olarak adlandırılan bu tarihi an, bir ulusun teslimiyetini, diğerininse bağımsızlığa ilk adımını simgeliyordu.
TESLİMİYETE GİDEN YOL
1910 yılında imzalanan Japon-Kore İlhak Anlaşması, Kore’nin resmen Japon İmparatorluğu’nun bir parçası hâline gelmesini sağladı. Japonya, Kore’yi yalnızca siyasi olarak değil, kültürel ve ekonomik anlamda da kontrol altına aldı. Kore dili okullarda yasaklandı, yerel basın sansürlendi, toprak reformları Japon çıkarına göre düzenlendi.
1930’lu yıllarda Japonya’nın militarist politikaları, Asya’da genişlemeci bir stratejiye dönüştü. 1937’de Çin’e yönelik saldırılar, ardından 1941’de Pearl Harbor baskını, Japonya’yı II. Dünya Savaşı’nın merkezine taşıdı. Ancak Pasifik cephesindeki hızlı ilerleme, 1942’den itibaren yerini geri çekilmelere bıraktı.
1945 başına gelindiğinde Japon ekonomisi çökmüş, gıda stokları tükenme noktasına gelmiş, şehirler Amerikan hava saldırılarıyla harabeye dönmüştü. Savaş Konseyi içinde teslimiyet düşüncesi tartışılmaya başlanmış, ancak koşullar konusunda fikir ayrılıkları derinleşmişti. İmparator Hirohito, başlangıçta savaşı sürdürme yanlısı generallerin etkisi altındaydı, ancak 6 Ağustos'ta Hiroşima'ya ve 3 gün sonra Nagasaki’ye atılan atom bombaları ile Sovyetler Birliği’nin Japonya’ya savaş ilan etmesi, karar sürecini hızlandırdı.
Bu noktada Hirohito, teslimiyetin kaçınılmaz olduğuna kanaat getirdi. Japon tarihçisi Hata Ikuhiko’nun aktardığına göre, imparatorun amacı yalnızca savaşın acılarını durdurmak değil, “imparatorluk ailesinin bekasını” da korumaktı.
YAYININ HAZIRLIK SÜRECİ
“Gyokuon-hōsō” olarak bilinen ve kelime anlamı “İmparatorun Mücevher Sesi Yayını” olan konuşma, Japon tarihinde eşi görülmemiş bir olaydı. 5 Ağustos 1945 sabahı, Tokyo’daki İmparatorluk Sarayı’nda olağanüstü güvenlik önlemleri alındı. Yayının kaydı, sarayda özel olarak kurulan bir odada yapıldı.
Kayıt süreci bile risk altındaydı. Teslimiyet karşıtı subaylar, bu yayını engellemek için “Kyujo” olarak bilinen darbe girişimini başlattılar. Bu nedenle ses kaydı, çifte kopya olarak hazırlanıp farklı yerlerde saklandı. Japonca metin, dönemin imparatorluk üslubuyla yazılmıştı; bu, halkın günlük yaşamda kullanmadığı son derece resmi ve dolaylı bir dil anlamına geliyordu.
Yayın öncesi teknik hazırlıklar, NHK mühendisleri tarafından titizlikle yapıldı. Sesin net duyulması için dönemin imkânlarıyla en yüksek kalite hedeflendi, ancak yine de halkın çoğu Hirohito’nun sözlerini tam olarak anlayamadı. Çünkü konuşmada “teslimiyet” kelimesi açıkça geçmiyor, onun yerine “dayanılmaz olana katlanmak” gibi ifadeler kullanılıyordu.
YAYININ İÇERİĞİ VE ANLAMI
Konuşmanın en dikkat çekici yönlerinden biri, Japon halkına ilk kez doğrudan imparator sesiyle hitap edilmesiydi. Hirohito, “Bu savaşı sürdürmenin yalnızca milletimizin yok oluşuna yol açacağını” belirtiyor, barışın sağlanması için acı bir karara varıldığını ima ediyordu.
Fransız tarihçi Jean-Louis Margolin, bu metnin retorik açıdan bir “mağlubiyet beyanı” değil, “yüce fedakârlık anlatısı” olarak kurgulandığını belirtir. Japon halkı için şok edici olan, ilahi bir figür olarak görülen imparatorun sesini ilk kez duymalarıydı.
Kore’de ise bu ses, başka bir anlam taşıyordu: işgalcinin geri çekildiğinin ilk işareti. Korece yayın yapan yerel direniş radyoları, konuşmanın özetini hızla halka ulaştırdı.
KORE’DE KURTULUŞUN İLANI
Japon yetkililerin çekilmesiyle birlikte Kore’de yönetim boşluğu doğdu. 15 Ağustos 1945’te Seul, Pyongyang ve diğer büyük şehirlerde yüzbinlerce kişi sokaklara döküldü. Kore Ulusal Bayrağı Taegeukgi, yıllar sonra yeniden dalgalandı.
Seul’de yapılan bağımsızlık töreninde, eski direniş liderleri halka seslendi. ABD ve Sovyetler Birliği ise Kore’nin geleceğine dair planlarını devreye soktu. 38. paralelin kuzeyi Sovyetlerin, güneyi ise Amerikan askerî yönetiminin kontrolüne geçti.
Bu süreçte Güney’de “Kore Geçici Hükûmeti”nin temsilcileri etkili olmaya çalışırken, Kuzey’de Sovyet destekli yerel komiteler kuruldu. Halk arasında büyük bir sevinç vardı ancak kısa süre içinde ideolojik ayrışmaların işaretleri belirmeye başladı.
SOSYO-POLİTİK SONUÇLAR
Kurtuluşun hemen ardından ülke, bir yandan bağımsızlık coşkusunu yaşarken diğer yandan siyasi kaosla karşı karşıya kaldı. 38. paralelin bir sınır hattına dönüşmesi, Kore tarihinin en kritik kırılmalarından biri oldu.
ABD ve Sovyetler, kendi nüfuz alanlarında farklı yönetim biçimlerini teşvik ederek iki ayrı siyasal düzenin temellerini attı. Bu durum, 1950’de patlak veren Kore Savaşı’na giden yolun taşlarını döşedi.
İNSANİ BOYUT VE TANIKLIKLAR
Liberasyon günü, Kore’nin her köşesinde farklı sahneler yaşandı. Pyongyang’da eski Japon karargâhlarının önünde halk şarkılar söyleyerek zaferi kutladı. Seul’de ise insanlar sabaha kadar süren yürüyüşler yaptı.
Koreli yazar Hwang Sun-won, günlüğünde “O gün, gökyüzü daha maviydi. İnsanlar birbirine sarılıyor, çocuklar ellerinde bayraklarla koşuyordu” diye yazar. Ancak aynı satırlarda, gıda kıtlığı ve belirsizlik korkusunun gölgesi de hissedilir.
TARİHİN DÖNÜM NOKTASI
Hirohito’nun sesi, Japonya için bir imparatorluğun sonunu, Kore içinse özgürlüğün başlangıcını simgeledi. Ancak bu başlangıç, kısa süre içinde Soğuk Savaş’ın en keskin cephelerinden birine dönüşecek iki ayrı devletin doğum sancılarını da beraberinde getirdi.
Bugün hâlâ 15 Ağustos, Kore’de “Gwangbokjeol” yani “Işığın Geri Dönüşü Günü” olarak kutlanıyor; o günün hem umut hem de uyarı dolu mirası hatırlanıyor.