İnsanlığın savaş tarihi Soğuk Savaş sonrasında adeta bir dönüm noktası yaşadı.
ABD 1945'te Japonya'nın Hiroşima ve Nagazaki kentlerine atom bombası atarak savaş alanında “Nükleer Çağı” başlattı.
Ve Dünya atom bombalarının gölgesinde kaldı.
İnsanlık belki de ilk kez kendi varlığını, ırkını ortadan kaldırabilecek büyük bir tahrip kapasitesine sahip patlama ve radyasyon etkisiyle hedefleri yok eden Nükleer silahlarla karşılaştı.
Fakat bugüne kadar hiç bir silahın yapamayacağı kadar güçlü olan, hedeflerini yok eden bu silahlar diğer silahlardan biraz farklıydı.
Bu fark siyasi ve ekonomik olarak uluslararası - bölgesel politikaya ülkelerin iç siyasetine kayda değer bir etki bırakıyordu.
1945’ten günümüze kadar bu etkiyle Doğu-Batı rekabet yarışını alevlendiren nükleer silahlar, bölgesel terör dengesini yeni dünya düzeninde yeniden dizayn ederek güvenlik endişesi ve korkuyu sağladı.
Yeni dünya savaş alanında Nükleer silahların binlerce hatta milyonlarca insanın ölümüne neden olması ve hangi şartlarda olursa bu araçları haklılaştıramazdı.
Nükleer silahların insani olmayan bölge savaşlarında sivil halk üzerinde yıkıcı etkisi ahlâkî kitlesel etki boyutunu gösterirken diğer yandan güçlü bir caydırıcı etkisi saldırmayı neredeyse imkânsızlaştırıyordu.
Nükleer ahlakın savunulabilir tek gerekçesi belkide caydırıcılık politikasının haklı savaş geleneğiyle uyuşması ve kendi savunmasıydı.
Soğuk Savaş döneminde yeni askeri gücünü ortaya koymak için Nükleer Çağı başlatan ABD’nin ilk Nükleer silahları kullanmasındaki düşünce güvenlik endişesi ve korkuyu sağlamak suretiyle dünyadaki bölgesel güç aktörlerinin birbirlerinin hegemonyasını kabullenmesini ve Pasifikte ,Doğu Asya’da bölgesel bir güç haline gelmeyi beklemekti.
Ama aksine bu durum geri tepti.
Atom bombaları Doğu Blokunu korkutmak yerine benzer silahları elde etmeye yönlendirdi ve artan riskler ve güvensizlik ortamı ile Dünyada Nükleer silahlanma yarışını ateşledi.
Silahlanma yarışları Dünya da savaş olasılıklarını arttırarak savaşçı politikaları güçlendirdi.
Bölgesel gerginlikler yaşanması Nükleer olmayan devletleri de Nükleer silahlanmaya teşvik etti.
Doğu ve Batı güçleri müttefiklerine Nükleer şemsiyesini uzatarak Nükleer silahlanmaya yönlendirdi.
Güney Asya da bölgesel gerginliklerde Pakistan ve Hindistan’da olduğu gibi.
Şimdilerde ise Orta Doğu’da yaşanan gerginliklerde ve hatta savaşlarda İran ve İsrail’in Nükleer silah kapasitelerinin varlığı bölgedeki güvenlik ve barışı tehdit eder konuma getirmiştir.
Israil ve İran arasındaki füze saldırılarında Nükleer silah elde etmelerinin temel motivasyonu etkin caydırıcılığın ya da saldırıyı kitlesel tahribata maruz bırakmadan savaşın önlemesi tezini çürütmektedir.
Orta Doğudaki bu saldırıların taktik ve sadece sembolik öneme sahip olmadığının da bir kanıtıdır
Milyonlarca dolar ekonomik kaybın en önemlisi insanlığın kaybı bunun bir sembol olmadığını gösterir.
Aslında daha önemlisi bölgedeki en büyük endişe “Haydut” devletlerin bu silahları kullanma konusunda hiçte tereddüt etmeyen terör örgütlerinin eline geçmesidir...