Sakın yöneticileri eleştirmeyin, "kader"dir!

Çorlu tren kazası,

Soma maden faciası,

Çözüm süreci,

15 Temmuz darbe girişimi.

Bu dört farklı sürecin birbiriyle ilintisi nedir biliyor musunuz?

İnsanlarımız, birilerinin yanlış politikaları sonucunda doğan ihmallerden hayatını kaybetmiş ve sorumlular "kader", "olacağı varmış", "fıtrat" gibi sözlerle konuyu geçiştirmiştir.

Ne hazindir ki Türkiye'de yaşanan her olay, doğrudan siyasi iktidarın meşruluk alanı çerçevesinde yorumlanıyor. Bu yorum siyasetin başındakiler tarafından da benimsenince; sorumlular, suçlular ve sebep olanlar bir şekilde aklanmaya başlıyor.

Çünkü sistemde çok büyük bir gedik açıldı.

"Devlet" varlığının temel dayanak noktası "adalet" siyasi sloganların esiri oldu.

Suçlular, kendilerini aklayabilmek için "Ben de hükümeti destekledim, ben Erdoğan'ın hayranıyım" sözleriyle, güce atıf yaparak meydan okuma yöntemini benimser hâle geldiler.

Halbuki iş sulandırılmasa, insanlarımızın, vatandaşlarımızın başına gelen felaketlerin üzerine gidilebilse, ileride karşılaşabileceğimiz birçok sorun ortadan kalkacak.

***

Hatırlayın... Birleşmiş Milletler adına Mali'de görev yapan 2 Hollanda askeri, patlayıcı bir maddenin yanlışlıkla infilak etmesi üzerine hayatını kaybetmişti. Bir anda ülkenin gündemi değişti. Hollanda Genelkurmay Başkanı "Bu olayın siyasi sorumluluğu vardır. Bu olayın sorumluluğunu üzerime alarak istifa ediyorum" açıklaması yaptı. Sonrasında Hollanda askerlerinin yurt dışı faaliyetleri ve eylem alanları en baştan gözden geçirildi. Hayati risk taşıyan durum ve bölgelerde ilgili analizler yapıldı. Sorunlar tespit edildi. Askerlerin en ufak bir riske girmeden görevlerini yerine getirmesi için tüm önlemler alındı.

Türkiye'de ise bilindiği üzere 3 şehit olmadıktan sonra televizyonlar alt yazı bile vermiyor.

***

Afetler, katliamlar, terör saldırıları, iş kazaları gibi hususlarda iktidar nezdinde akıl almaz bir refleks oluştu. Hemen savunmaya geçiş başlıyor. Sonrasında ise tepki gösterenlerin bir yerden kontrol edildiği, terör örgütleriyle bağlantılı oldukları iddiaları dile getiriliyor.

"Bu işin sorumluları hesap verecek, bu ihmale yol açanlar gereken cezayı bulacak" diyerek insanları yatıştırmak, acılı ailelerin yaralarını sarmaya çalışmak çok mu zor?

En yakın örneği Çorlu'da yaşanan tren faciası... 25 canımız gitti... El kadar çocuklar, aslan gibi evlatlar, anneler, babalar öldü!

Aileler perişan oldu. Acılı aileler geriye baktıklarında; sorumlunun olmadığı bir tablo ile karşılaştılar. Göstermelik soruşturmalar sonucunda yetkililere göre yaşadıkları "kader"di.

Birçoğu hayatında sosyal medya kullanmamış olmasına rağmen, "Benim canım yandı, başkalarının canı yanmasın" diyerek sosyal medya hesapları açtı. Yaşadıkları adaletsizlikleri anlatabilmek için her gün paylaşım yapıyorlar.

Çorlu'daki tren kazasında 9 yaşındaki oğlu Oğuz Arda Sel ve eski eşini kaybeden Mısra Sel, uzun zamandır büyük bir mücadele veriyor. Yaşadıklarına itiraz edip, sorumluların hesap vermediğini söylüyor.

Sürecin en tepesindeki isim olan TCDD Genel Müdürü İsa Apaydın ise bu tepkiler ve mesajlar karşısında ne yaptı biliyor musunuz? Acılı anne Mısra Sel'i Twitter'dan engelledi!

Çünkü sırtını dayadığı güç, "Sen ne yapıyorsun?" diyerek sorgulamayacak, hesap sormayacak. Bunu çok iyi biliyor.

Hollanda'da askeri bir kaza sonrası Genelkurmay Başkanı istifa ediyor. Türkiye'de ise sorumlular, mağdurları sosyal medyadan engelliyor. İşte farkımız tam da burada başlıyor.

***

Gelelim Ankara'da yaşanan hazin kazaya. Ankara-Konya arasında sefer yapan hızlı tren Yenimahalle mevkisinde başka bir trenle kafa kafaya çarpışıyor. Valilik "kılavuz trene çarptı", Ulaştırma Bakanı ise "lokomotifle kafa kafaya çarpıştı" açıklaması yapıyor.

Sonradan anlaşılıyor ki kazaları önleyici sinyalizasyon sistemi kurulmamış!

Sorumlu aramayın; "Kader"dir... Sorumlulara da kızmayın sosyal medyadan engelleyebilirler.

İşte Türkiye'de vatandaşa reva görülen tam da budur!

Yazarın Diğer Yazıları