Bazı masallar yalnızca çocukları değil, içindeki çocukla iletişimini kesmeyen yetişkinleri de iyileştirir. Müjde Kuşu tam olarak böyle bir masal. Ramazan Gülten’in, hakkında devam eden yargı süreci nedeniyle cezaevinde bulunduğu dönemde yazdığı bu masal, bir babanın kızına ulaşamamanın ağırlığını taşıyan değil; mesafeyi sevgiyle aşmaya çalışan bir kitap.
Kitabı özel kılan şey, arkasında duran gerçek hikâyenin ağırlığı değil, metnin bu durumu çocuğa uygun bir sadelikle hafifletmesi. Kitabın çizerinin de Ramazan Gülten’in eşi, Pınar Çalışkan Gülten olması, hem buruk hem heyecanla elinize aldığınız bu sıcacık kitabı daha da kıymetli kılıyor. Kırmızı Kedi Çocuk etiketiyle, Kasım 2025'te raflarda yerini alan bu masalın yaş grubu 3-8 olarak sınıflandırılsa da her yaştan okurun seveceğini düşünüyorum.
Kapalı Kapılar Ülkesi: Sabır ve Sevgiden Oluşan Bir Zemin
Masal, gökyüzünün yalnızca bir avludan görünebildiği “Kapalı Kapılar Ülkesi”nde başlıyor. Burası karanlık değil, yalnızca sınırlı bir mekân. Çocukların dünyasında korku yaratmayan bir yalnızlık, yetişkinlerin dünyasında ise apaçık bir metafor duruyor.
Bu ülkede yaşayan “yüreği sevgi dolu insan”, yani masalın babası, ailesinden uzak. Ancak bu uzaklık, masalın hiçbir anında dramatik bir ağırlığa dönüşmüyor. Gülten, kızına kavuşma arzusunu hüzne boğmadan anlatıyor; masalın dokusu sevgi, umut ve bekleyişle örülüyor.
Müjde Kuşu’nun Doğuşu: Serçenin Kanatlarına Yazılan Bir Sevgi
Masalın merkezinde küçük bir serçe var. Savrulan, ıslanan, yolunu kaybeden ama hiçbir noktada vazgeçmeyen kararlı bir serçe… İnadı, azmi boyundan büyük bir serçe…
Babanın “Keşke kanatlarım olsa” deyişiyle başlayan bu yolculuk, serçeyi sahiden bir “müjde taşıyıcısı”na dönüştürüyor. Rüzgâr ona yol veriyor, yağmur onu ıslatmıyor, yıldız karanlıkta ışık tutuyor. Her biri, masalda birer yardımcı karakter gibi görünse de aslında şunu söylüyor:
İyi niyetle yola çıkanın önü bir şekilde açılır.
Serçenin Maya’nın evine vardığı sahne, masalın en duygusal ama en sade anı. Pencereden içeri süzülen ışıkta, Maya’yı ve ailesini görmesi…
Bir baba için bu sahne yalnızca bir masal değil, bir kavuşmanın hayali. Bu andan itibaren serçe artık sadece bir kuş değil, gerçek bir karakter:
Evet, Müjde Kuşu.

Aileye Yazılmış Sessiz Bir Mektup
Müjde Kuşu, alt metninde bir mektup gibi diyebilirim sanırım. Bir babanın kızına yazdığı ama okuyan herkese değen bir mektup.
Masal, çocuklara cesareti anlatırken yetişkinlere de şunu hatırlatıyor:
Sevgi, mesafeleri ölçmez. Kapılar kapalı olsa bile yollar bulunur. Küçücük bir serçe bile büyük bir haber taşıyabilir. Gülten, çocuğunun doğumuna uzaktan tanıklık eden bir babanın duygusunu içten ama asla ağırlaştırmadan yazıyor. Dramatik bir ton yok; hüzün var ama ince, omza pıt diye dokunan bir hüzün.
Gerçeği Yormadan Umut Vermek
Gerçek bir zorluğun içinden geçen bir aileyi anlatırken, çocuğu asla yük altında bırakmıyor. Masal korkutmuyor, ağırlaştırmıyor, duyguyu yumuşatarak aktarıyor. Çocuklar bunu yalnızca cesur bir serçenin macerası olarak okurken ya da dinlerken, biz yetişkinler masalın arka planındaki insani durumu görüyoruz.
Bir Kuş, Bir Aile, Bir Umut Yolculuğu
Müjde Kuşu, yalnızca Maya için değil, uzaktan sevmek zorunda kalan herkes için yazılmış bir masal.
Küçücük bir serçeyle cesareti, sabrı ve sevgiyi anlatan bir masal.
Ve serçe şöyle diyor bize:
Bir müjdeyi taşımak için büyük kanatlar değil, güçlü bir yürek gerekir.