Siyasal Sistem Rusyalaştı

Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Türkiye’nin tüm kurumsal yapısını bozduğu gibi, bizzat varlık sebebi olan demokrasiyi de kötürümleştirdi. Bunun en son örneği Zafer Partisi Genel başkanı Ümit Özdağ’ın tutuklanmasıdır. İktidar, siyasi rakipleriyle olağan yoldan mücadele etmek yerine, iktidar gücünü kötüye kullanarak etkisizleştirme yolunu seçti. Hiç şüphesiz bu durum, Türk siyasal hayatının önemli bir dönüm noktasıdır ve siyasal geleceği etkileyecektir.

Şimdi şu an ve bundan sonra, Türkiye’de siyasal alan kararmış, iktidar gücünün, hukuku ve adliyeyi kullanarak rakiplerini devre dışı bırakılmasıyla siyaset tasfiye edilmiş bir görüntüsü veriyor. Hiç şüphesiz bu manzara, siyasal özgürlükleri, siyasal yarışı ve elbette siyasal düzeni doğrudan etkiliyor. Böylece Türkiye’de demokrasi, bir kere daha Zafer partisi özelinde askıya alınmış oluyor. Benzer müdehale CHP’li belediyeler, muhtemel Cumhurbaşkanı adayı olacağı varsayılan Ekrem İmamoğlu’na da yapıldığından, topyekûn muhalefet tasfiyesine doğru gidiyor.

Ümit Özdağ’ı, toplumsal vicdanları ve kanaatleri inandıracak haklı gerekçelerle tutuklasalar belki böyle düşünmeyeceğiz. Ancak gelişmeler böyle ilerlemiyor. Hukukun her kalıba uyan, her suçla ilişkilendirmeye müsait muğlak suç kalıpları var. Bunlardan biri de “Halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek” maddesi. Bu kalıp madde ile herkesi tutuklamak mümkündür. Mesela, gazetenin biri, “İktidar her şeye zam yapıyor. Bu nasıl iktidar” diye manşet atsa, savcının biri çıkar, “Gel bakalım buraya. Sen iktidara karşı halkı kışkırtıyor, kin ve nefrete sürüklüyorsun” diye dava açıp, o gazetenin genel yayın yönetimini tutuklayabilir.

Ümit Özdağ’ın gündemde tuttuğu, iktidar ve çevresinin hiç hoşlanmadığı “Sığınmacı sorunu” sadece Türkiye’nin değil, önceki gün yemin ederek göreve başlayan Amerika’nın da sorunu. Trump iktidara “Göçmenleri ülkelerine geri göndereceğim” diyerek seçilip gelmedi mi? Gelir gelmez de işe koyulmadı mı? Bütün Avrupa ülkeleri, Türkiye ile “Aman bize Suriye’den Afganistan’dan göçmen gelmesin” diye “Geri kabul Anlaşması” imzalamadı mı? Bu nedenle de Türkiye’ye avro vermiyor mu?

Hatta AB ülkelerinde sırf yabancı ve göçmen politikaları nedeniyle seçimlerde sağcı partiler iktidara gelmedi mi?

Geldi.

Öyle ki göçmen karşıtlığı İtalya’da “Aşırı sağcı” olarak bilinen Meloni seçimi kazanmadı mı?

Kazandı.

Öyle ise?

Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’a “Irkçı, faşist” diyenler, ABD Başkanı Trump’a neden övgüler düzüyor? İktidara yakın kanallarda saatlerce boş konuşmalarla neden ABD’nin sorunlarını Türkiye’ye taşıyıp milletin kafası ütüleniyor?

Efendim Özdağ sığınmacı sayısını resmî açıklamaların dışında abartıyormuş. E, TÜİK de enflasyon açıklıyor. O da resmî. Kim inanıyor? AKP ve MHP’liler bile inanmıyor. Resmi makamların açıklamalarını inanılmaz ve güvenilmez hale getiren de gene iktidarın kendisi.

Velev ki böyle bile olsa siyasi rakipleriyle mücadele edecek iktidar ya da başkaları, olağan yolların dışında başka bir yol ve yöntem kullanamaz. Tabi sahici bir hukuk devleti inşa edebilmişler ve güvenilir bir adalet düzeni kurabilmişlerse.

Ümit Özdağ’ı ve partisini siyasetin gücüyle yenemiyorsanız, elinizdeki devletin gücüyle yenmeğe çalışıyorsanız, bunun adına zayıflık denir.

Türkiye’de demokrasi, eskiden her on yılda bir askeri darbelerle biçiliyor, kadük hale getiriliyordu. Şimdi durum değişti. İşbaşındaki iktidar, elinde tuttuğu yargı gücüyle aynısı yapıyor. Esasında bu yöntem, FETÖ kumpaslarıyla görünür oldu. Koskoca Türk askeri sistemini yerle bir etmediler mi? Sonra da bunun adına “Vesayet sistemini kaldırdık” demediler mi? Yoksa, yargı olmasaydı, elinde silah tutan güce kim başka bir yolla dokunabilirdi?

Hiç kimse.

Dolayısı ile benim ülkem 1876’dan bu tarafa rakibe, gene rekabetle, fikir, düşünce ve karşı siyaset üreterek cevap vermeyi beceremiyor. Padişahçı, aşiretçi, kaba yöntemi seçiyor. “Ez kafasını kurtul gitsin.

İşte bu sebepledir ki “Demokrasi, bir kültür sorunudur” diyoruz. Önce bilinç, sonra rıza, sonra da bireyselleşme ve kent kültürü olmak zorunda.

İktidarın, rakipleriyle, siyaset üreterek baş etmesi mümkün değilse, gücünü kötüye kullanarak iktidarda kalmaya devam etmesi siyasal sistemi altüst ediyor. Siyasal sistemi ve rejimi, ister istemez otoriterleştiriyor. Nitekim Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Türkiye’yi operasyonel uygulamalarıyla, Rusyalaştırdı. Muhalefet alanı daraldıkça daha çok onlara benzeyeceğiz.

Yazarın Diğer Yazıları