Yazıyı yazdığımız bugün 15 Temmuz 2025. 15 Temmuz 2016 ise sözde dost ve müttefik ABD güdümlü bir işgal ve darbe teşebbüsünün yok edilip çöpe atıldığı bir tarihtir. Kabesi Washington olan kandırılmış, aldatılmış ve satılmış, menfaat elde etme krizine düşmüş, sözde İslam görüntülü bazılarının figüran olduğu 9 sene önce vatanı ve bayrağı için toprağa düşüp şehit olan kardeşlerimizi saygı ve rahmetle anıyoruz. Utanmadan hala kandırılma ve aldatılma işlemleri devam edenleri de lanetliyoruz. Türkiye, Türkiye oldukça bu gibi teşebbüslerle karşı karşıya kalması tesadüfi olmayacaktır. Yıllardır süren terör olayları bundan dolayıdır. Terörsüz Türkiye döneminde ve yüzyılında da bunlarla karşılaşabiliriz. Terör örgütünün isteksiz de olsa kendi kendini feshetmesi birtakım beklentiler uğrunadır. Örgüt lideri kendini feshetme ve silah bırakma kararı almıştır. Sembolik olarak 30 örgüt üyesi hafif silahlarını yakmışlardır. Elde ettiğimiz bilgilere göre silahlar Bağımsız Uluslararası Silahsızlanma Komisyonu’na teslim edilirmiş. Ayrıca silahların askeri yöntemlerle imha edilmediği ileri sürülmektedir. Bizde PKK silahlarının 3-4 ay içinde teslim edileceği söylenmektedir. Acaba her yakışta otuzar kişilik guruplar gelip silah mı yakacaklar bilinmiyor. Bazılarına göre böyle bir yakış “yine varız” anlamına da gelebilir. ETA örgütü silahlarını Fransa’nın gözetiminde açık olarak teslim etmiştir. Kolombiya’da ihtilal peşine düşen FARC adlı örgüt de BM’ye silahlarını teslim etmişlerdir. Silahlar ise yakılmamıştır.
Terörist başı kendi iradeleriyle silah bıraktıklarını söylemekte ancak demokratik hukuk süreci, hukuki yapı ve anayasadan dem vurmaktadır. Aynı ifadeler diğerlerinde de vardır. Suriye’de tekrar Kuzey Irak benzeri bir tehlikeli yapılaşmaya müsaade edilirse ve bu önlenemezse çok sorun ortaya çıkabilir. ABD Ankara Büyükelçisi’nin PYD devletçiğinin veya özerk bölgesinin kurulamayacağı, federal yapının da Türkiye’de de olamayacağı şeklindeki ifadelere aldanmamak gerekir. Büyükelçi bizden biri gibi konuştu ancak ABD ve O’nun desteği ile kan döken ve açıkça soykırım yapan ortaklarının Ortadoğu’daki hedefi milli ve üniter yapıların çökertilip PYD ve çokkültürlülük tezlerinin uygulanmasıdır. Büyükelçi yerli ve sözde bazı Atatürkçüler gibi yeni tekliflerde bulunup halkayı genişletmemiştir. Atatürkçülük maalesef çok kötü istismar edilmektedir. Türkiye çeşitli tehlikelerle çevrilmiş olmasına rağmen gündemde konu ile ilgisiz birçok belediye sorunları ekranlara çıkarılmaktadır. Böyle bir ortamda ittifakların kurulamaması siyasetin kavga ve iç çatışmalar üzerine sürdürülmesi samimi Atatürkçülükle hiç bağdaşmaz. Vatandaşın ve gençlerin sokaklara davet edilmesi de maalesef tehlikeli sonuçlar doğurabilir.
Terör örgütü PKK’nın hafif silahlar dışında tırlar dolusu ağır silahların Ortadoğu’ya ve ülkemize gönderildiği de unutulmamıştır. Acaba tırlar dolusu silah ve mühimmat şimdiye kadar komşu bazı ülkelere de ilerde kullanılmak üzere gönderilmiş olabilir mi? Anayasa’nın 66. Maddesi bir türlü hazmedilemiyor ve benimsenemiyor. Bazıları kendilerini zoraki ve şeklen TC vatandaşı görüyorlar. 66. Madde bir iyi niyet, tevazu örneği ve insani bir değerlendirmedir. Kimseyi biyolojik esaslara göre ele almıyor, dışlamıyor, tam tersine içten kucaklıyor. AB tarafından değiştirilmek zorunda bırakılan Alman anayasası ile çok farklı bir yaklaşımı gösteriyor. 66. Madde milli kimlikle ve mensubiyet şuuru ile ilgilidir. Biz Osmanlı’nın çöküş döneminde de, Cumhuriyet’in kuruluşunda da kimseyi zorla ve baskı ile Türk yapmadık. İnsanlarımız gerek Batıdan gerek Doğudan gelenler dilekçelerinde Türk olduklarını ve Türk Milleti’nin bir parçası olmayı isteyerek kabul ettiler. Bugün de kimseyi zorla vatandaşlıkta tutmuyoruz. Bir A4 kağıdı bunu hallediyor.
TC’nin egemenlik haklarına ortak olmaya niyetli kimseyle görüşülemez; davet edilemez, pazarlık da yapılamaz. Sayın Cumhurbaşkanımız ve Sayın Devlet Bahçeli ne kadar anlatsalar muhatapları bunları anlamakta zorlanacaklardır. Zaten terörsüz Türkiye sürecinin başında bunlar yer almıştır. Aynı şekilde Sayın Cumhurbaşkanımızın 12 Temmuz 2025 tarihli önemli konuşmalarında da bu yer almıştır. Türk, Kürt, Arap arasında da herhangi bir kopuş olamaz. Yeter ki bunlar yabancılar tarafından kullanılma ortamından uzak dursunlar. TC vatandaşları arasında hak ve hürriyetlerden eşit olarak faydalanma yok mu? Acaba bilmediğimiz kısıtlamalar mı var? Bu süreç ortamında yanlış noktalara bazılarını yöneltmeyelim. Türkiye hiçbir zaman milli devlet ve üniter yapıyı yedeğe alamaz. Lozan ve 1923 Cumhuriyeti’nin varlığı gözardı edilemez. 1921 Anayasa çalışması bu alanda bir denemedir ve anayasanın kendisi de olamaz. Lozan yerine Sevr Antlaşması’nın hasreti içinde olamayız.
Türkiye’de terörsüz sürece geçilme gayretleri bir savaştan barışa dönüş değildir. Türkiye milli birlik ve bütünlüğünü her ciddi devlet gibi yasal olarak koruma ve kollama zorunda bırakılmıştır. Terörle mücadelesini yapmış ve işi bitirmiştir. Terör örgütünden Türkler ve Kürtler asıl zararı görenlerdir. Bu bakımdan Kürt vatandaşlarımız da kana susamış ve aslında Kürt düşmanı katil bir terör örgütünün kuyruğuna takılamaz.
Suriye’de de silah teslimi olması gerektiği gibi gerçekleştirilmelidir. Suriye yönetimi vatanına sahip çıkmalı; ABD’nin tuzaklarına düşmemelidir. Suriye Suriyelilerindir. Eğer dikkat edilmezse bazı bölgelerin ABD ve onun garsonu İsrail’in işgaline girebilir. Kuzey Irak’taki manzara Suriye’de tekrar edilemez. Terörsüz Türkiye önündeki engellerden en önemlisi, Suriye’de PKK’nın PYD ismi altında bölgeyi karıştırması olacaktır. Akıllı bir politika ile Dürzi’ler İsrail’in şemsiyesi altından kurtarılmalıdır. Milli Mücadele’yi ve onun tacı olan Cumhuriyeti 2-3 özerk bölge ve ABD’nin küçük şubelerini kurmak için yapmadık. Milli Mücadele’yi yapanlar, başta Türk Milletine güvenen, değerini bazılarının hala anlayamadığı Gazi Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları ve bütünüyle Türk Milletidir. Ona destek olmayanlar, Doğuda askerlerimizi şehit edenler, İngilizlerce yemlenen bazı sahte, sünnetsiz, halkı sömüren ve kışkırtanlardır. Milli Mücadele’nin aziz kahramanlarını, şehit ve gazilerimizi saygı ve rahmetle anıyoruz. Allah rahmet etsin. Allah onlardan razı olsun. Şunu iyi bilelim ki; o asil, vefakar, fedakar ve yiğit insanlar bitmiş değildir. En zor şartlar altında da olsa vatan için bayrak ve ezan için gereğini yarın da yapacaklardır.