Tatil sezonu açıldı, sahiller dolmaya başladı. Deniz kenarları cıvıl cıvıl… Şezlonglarda yer yok, localar tıklım tıklım, müzikler kesintisiz çalıyor… Yunanistan’ın sahillerinden bahsediyorum. Aynı manzaralar Bulgaristan’da da var… Sahilleri ile ünlü diğer ülkelerde de…
Peki, denizlerle çevrili ülkemizde durum nasıl? Maalesef pek iç açıcı değil; turizmde işler iyiye gitmiyor! Neden mi?
Sosyal medyada rastlamışsınızdır: Sahil bölgelerinde kalitesiz hizmet, deneyimsiz ve rahatsız edici çalışanlar, turistleri bezdiren esnaflar, hijyenden yoksun kumsallar ve fahiş fiyatlar konuşuluyor.
“Eğlence” adı altında turistler taciz ediliyor. Doğası ve denizi ile dünyaca ünlü bazı ilçelerde günlerce sular akmıyor. Esnaf çarşılarında anormal fiyatlarla kalitesiz ürünler satılıyor. Turistler “yolunacak kaz” gibi görülüyor. Bu arada, dürüst esnaflar, temiz ve makul oteller, deneyimli personeller de “kurunun yanında yaş da yanar” misali bu garip durumdan payını alıyor.
Geçenlerde Ege’de bir tatil beldesinde butik otelleri araştırdım. Denize 2-3 km uzaklıkta, orta sınıf konforda, dağ manzaralı bir otelin gecelik fiyatı 20 bin lira… Yemek yok, sadece kahvaltı… Sadece uyumak için geleceğiniz bir odanın 2 kişilik fiyatı günlük 20 bin TL… Bu arada hatırlatayım, Türkiye’de asgari ücret 22 bin lira…
Fenomen bir gezgin Türkiye’de tatil yaparken karşılaştığı olayları anlatıyordu. Karşılaştığı tacizleri videoya almış. Bir tosta verdiği fiyatın ne kadar pahalı olduğunu şaşkın ifadelerle anlatıyordu. Çöplerle dolu sahiller, kırık şezlonglar, nece konuştuğu belli olmayan esnafların ısrarları vs…
Bu gezgin gibi daha onlarca gezgin, fenomen veya influencer bu tür olayları yaşıyor ve takipçilerine anlatıyor. Olan Türkiye turizmine oluyor. Ülkem adına çok üzgünüm. Bunu hak etmiyoruz!
Geçenlerde bir arkadaşım beni Bulgaristan’dan görüntülü aradı, gittiği bir sahilin durumunu anlık olarak gösterdi. Özel bir sahil işletmesine gidiyor, kapıda hesap soran görevli yok. “Niye geldin?” diyen yok. Otopark ücretsiz, vale stresi yok. Girerken çıkarken sen kimsin diye soran yok. İstediğin şezlonga geçiyorsun, istersen sipariş veriyorsun. Fiyatlar o kadar makul ki, imrenmedim değil. Çocukları ve eşi ile rastgele bir masaya oturmuşlar, yemek yemişler, istedikleri bir şezlonga geçip gün boyu deniz kenarında keyifli dakikalar yaşamışlar.
Sıfır stres, maksimum deniz keyfi… Turizm de bu değil mi zaten!
Bu yüzden Türkler tatil için artık yurt dışında başka alternatifler arıyor. Çünkü oteli, uçağı, yemesi, içmesi, denizi, gezmesi dahil Türkiye’deki orta sınıf bir oteldeki tatilden daha ucuza geliyor. Ayrıca, farklı bir ülke görmüş oluyorsun. Her şeyden önemlisi insana saygı var, hijyen var, güven var, ucuzluk var…
Anlattığım ve anlatamadığım bu ve benzeri sebeplerle Türkiye’de turizm kötüye gidiyor maalesef… Bu noktada kamu otoritesine önemli görevler düşüyor. Sosyal medyada yayılan veya farklı kanallarla iletilen şikayetler bir an önce ele alınmalı, daha hızlı takip edilmeli. Sayın Turizm Bakanımız bu şikayetleri daha fazla dikkate almalı. Belediyeler, sahil ve eğlence işletmelerini daha fazla denetlemeli, turistleri dinlemeli ve turizmin geleceğini tehdit eden bu konuyu görmezden gelmemeli...
Özellikle fahiş fiyatlara el atılması gerekiyor. Mesela tatil rezervasyonunu İngiltere’den yaparsanız tatil daha ucuza geliyor. Yani Türk vatandaşlarına Türkiye’de tatil daha pahalıya satılıyor. Zaten orta ve düşük gelirli Türk vatandaşları için “tatil, deniz, sahil, kum” gibi kavramlar hayalleri süsleyen kelimeler olmaya başladı. Üst gelirli Türkler de yabancı ülkelere yönelmiş durumda!
Yurt dışından gelen turistler de tatil beldelerinde karşılaştıkları fahiş fiyatlardan bezmiş durumda! Özellikle restoranlarda olmadık fiyatlar veriliyor.
Sayın Turizm Bakanımız başta olmak üzere ilgili bürokratların, belediyelerin, turizm ile ilgilenen kamu kurum ve kuruluşlarının turizm için büyük risk taşıyan bu konuları daha fazla dikkate alıp hızlı aksiyonlar alması gerekiyor!