Öncelikle merhabalar. Son zamanlarda gündemden düşmeyen fakat bir o kadar da görünmez bir konu olan Anayasa'nın 66. Maddesinde tanımlanan Türk vatandaşlığı kavramının üzerine sizlerle biraz sohbet etmek istiyorum.
Yeni Anayasa çalışmalarının konuşulmaya başladığı şu süreçte, Anayasa'nın temel yapı taşları olarak nitelendirilen ilk dört maddeyle birlikte Anayasa'nın 42. Madde ve 66. Maddesi üzerine sizleri boğmadan zihninizde bir şablon çizmek isterim.
*
Anayasa, rakamlardan ibaret değildir. Her rakamın temsil ettiği bir kanun maddesi vardır, kanun Maddelerinin emsal kararları, emsal kararların ise toplumdaki yansıması...
Bizler daha çok toplumdaki yansımalardan, Anayasa'ya doğru gitmeye çalışıyoruz. İşte burada tökezliyoruz. Hukuku anlatmak biz hukukçuların görevi iken, kimi zaman fuzuli tartışmaların içinde bizler de yitip gidiyoruz.
Anayasa'nın değiştirilemez ilk dört maddesinden halen haberdar olmayan ciddi bir kesim var toplumda. Diyeceksiniz ki yahu vatandaşın derdi Anayasa mı? Kısmen haklı olduğunuz noktalar var kısmen de haksız.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Anayasası'nın ilk dört maddesinde devletin temel niteliklerinden bahsedilir. Bu maddelerde Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin "Cumhuriyetin niteliği, devletin bütünlüğü, resmi dilini, başkentini ve demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti " olduğu tanımlanır.
Evet, ilk dört madde ile kimsenin bir sorunu yok AMA... AMASI çok.
İşte tam bu noktada siyasetin ağdalı dili devreye giriyor: "ANAYASA'NIN 66. MADDESİNDE YAPILAN TÜRK VATANDAŞLIĞI TANIMI KAPSAYICI BİR NİTELİKTE DEĞİL, ANAYASA'NIN 42. MADDESİ ANADİLDE EĞİTİM HAKKINA ENGEL OLUYOR. BU MADDELER TARTIŞILMAYA AÇILSIN."
Ne kadar kolay böyle demesi değil mi?
Halbuki bu maddeler, Anayasa'nın değiştirilemez ilk dört maddesinin sac ayaklarıdır. Bu sac ayaklarından birisini çekmeye çalışırsanız temelden sarsılırsınız.
Neden mi?
*
Öncelikle şuraya Anayasa'nın 66. Maddesini de ekleyerek devam edelim:" Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk'tür."
Sosyal medyayı sıkı takip ederim, politik konulardan tutun da ulusal birliğimize dair her konunun tartışmaya açıldığı X eski adıyla Twitter'da sürekli gündeme getirilen konu şu:
"TÜRK, ETNİK BİR KÖKEN BUNU KİMSE İNKAR EDEMEZ. ANAYASA'NIN 66. MADDESİ'NİN TANIMI YAPILIRKEN, VATANDAŞLIK KAVRAMI NEDEN ETNİK KÖKEN OLAN TÜRK İLE NİTELENDİRİLMİŞ? KÜRT, ÇERKEZ, LAZ, RUM NEDEN KULLANILMAMIŞ?
Bu soruya verebileceğimiz çok fazla cevap varken öyle sağır bir kesimle karşı karşıyayız ki anlatamam. Nefes almamıza dahi müsaade edilmeden Türk vatandaşlığı kavramı yerine üretilen alternatif ifadeler bir bir karşımıza geliyor:
"Türkiyeli, Türkiye vatandaşı, Anadolu vatandaşı, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, Türkiye Devleti vatandaşı vs..."
Kısacası içinde "Türk" olmayan herhangi bir vatandaşlık kavramına tamam diyorlar. Tüm hakları koruma altına alan, bütün halklara hitap eden bir Anayasa'nın yapılmasını istiyorlar fakat unuttukları bir şey var ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti üniter yapıya sahip bir ulus devletidir. Ulus devletlerde, tüm halkları kapsayıcı bir Anayasa'nın yapılması hem hukuka aykırıdır hem de Türkiye'nin sosyolojisine aykırıdır.
*
Şu zamana kadar Türkiye'de hangi etnik kökene hangi mezhebe sahip olursa olsun binlerce insan yaşadı, bir günden bir güne hiçbirinin Anayasal hakkına engel olunmadı. Ben Rum bir ailenin çocuğuyum diyen birisinin Anayasa'da yer alan seyahat hakkı elinden alındı mı, hayır. Ben Ermeniyim diyen birisinin eğitim hakkı elinden alındı mı hayır. Ben Kürt kökenli birisiyim diyenin seçme ve seçilme hakkına engel olundu mu, hayır.
Peki Anayasa'nın 66. Maddesiyle derdiniz nedir? Açık açık bazı şeyleri söyleyin ki biz de ona göre Savunmamızı yapalım. İlk dört maddeyle bir derdimiz yok diyorsunuz, üniter yapının temeline dinamit döşeyecek yasa değişimini gündeme sokuyorsunuz. Bugün Türkiyeli kavramı ile başlarsınız yarın devletin adı da değişsin, birden fazla halkı barındıran bir devlet ulus devlet olamaz, rejim değişsin, federatif sistem konuşulsun, Türkiyeliler bu devlete kendilerini ait hissetmiyor dersiniz.
İpin ucunu bir verirsek işin nerelere gideceğini görüyoruz da neyse.
*
Anayasa'da yer alan Türk vatandaşlığı kavramı, etnik bir kimlik değildir. Hukuki statüsü; Türk devletine vatandaşlık bağı ile tanımlanan bir kimliktir. Alt kimlik başka, üst kimlik başka gibi tartışmaların hem sonu gelmez hem de hukuken bir karşılık bulamaz. Nedense bu tartışmaları Türkiye'de başlatanlar, Almanya'ya sığınma talebinde bulunduklarında
"BEN ALMANIM, ALMANCAM ŞU SEVİYEDE..." şeklinde Alman Devleti'nin ayağına kapanırlar. "BEN ALMANYALIYIM." ifadesini ağızlarına dahi almazlar.
Türkiye'ye gelince de, ohooooo! Gerçi şaşırmamak gerek, onlar yabancı istihbarat servislerinden aldıkları görevleri yerine getiriyorlar.
Yazının başında da söyledim, istediğiniz kadar kanun maddesi çıkarın fark etmez. Yasaların, topluma nasıl yansıyacağı önemlidir. Türkiyelilik vb. diğer kavramlara, istediğiniz yasal statüyü sağlayın toplumda karşılığını bulamazsınız. Bir kere yurt dışına dahi çıktığınızda hangi etnik kökene sahip olursanız olun "TÜRK'ÜM" dersiniz. Yıllarca oturmuş bir literatürden bahsediyoruz. Bu kadar kolay mı değişmesi?
*
Kim Türkiyeli demiş, kim Türkiye vatandaşı demiş, kim PKK silah bıraktıktan sonra Anayasa'nın bazı maddeleri elbette konuşulabilir demiş, kim özerklik de Anayasal statüyle birlikte gündeme getirebilirdemiş gibi cümlelerle sizi boğmak istemem. Maksadım meselenin özünü zihinlerde oturtmak ve ateşle oynanıldığını sizlere hissettirebilmek.
Anayasa'nın 42. Maddesiyle devam edelim ardından sizleri boğmadan yazımı sonlandıracağım.
Şimdi de Anayasa'ya anadilde eğitim konusunda bir düzenlemenin gelmesi için sözde toplumsal bir çalışma başlattılar. "ANADİL ANA HAKTIR, ANADİL ANA SÜTÜDÜR, ANADİL ENGELLENEMEZ..." vs. Sloganlarını her yerde görmeye başladık. Dilde, fikirde, işte birlik derken ayrışmaya hevesli grupları da görmeye başladık artık neyse. Anadilde eğitim konusu bilirsiniz ki siyasal terörün, ajitasyon konularının başında gelir. Yıllardır bu jargondan vazgeçmezler.
Son zamanlarda bazı kendini bilmez gazeteciler Lozan'ı da hedef alarak anadilde eğitim konusunda diyor ki: "Efendim, Ermeniler, Hıristiyanlar ve Yahudiler; Müslüman olmadıkları için azınlık sayılmışlar ve onlara kendi okullarını açmak imkânı tanınmış. Fakat, Kürtler Müslüman oldukları için, Türklerle birlikte mütalâa edilmişler ve onlara kendi okullarını açmak hakkı tanınmamış! Bu büyük adaletsizlik! O zaman ne yapılacak? Kürtlere anadilde eğitim hakkı tanınacak ki, ülkede gerçek barış olsun!"
Yahu bu nasıl bir akıl tutulmasıdır? Anayasa'nın 42. Maddesider ki: "Türkçe'den başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına anadilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez. "Hiç mi açıp okumadınız?”
Hukuku tanıyan var mı? Yok. Anayasa'yı okuyan var mı? Yok. Yasaların işlevliğini nitelendirenler var mı? Yok. İşlerine geldiklerinde de biz hukuk devletinde yaşıyoruz edebiyatını yapmasını da öyle iyi bilirler ki. Üstelik bir de pişkin pişkin karşımıza çıkar ve derler ki "66 ve 42değiştirilemez madde statüsünde değil ki!"
Ne kadar basit bir şekilde konuşuyorlar değil mi? 66, 42, ilk dört madde...
*
66 ve 42 sadece rakam değildir, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Anayasası'nın teminatıdır. İstedikleri şey tam olarak şu: "Türkiyelilik üst kimliği adı altında, alt kimliklerin anadilde eğitim statüsünün önünün açılması."
Diyelim ki anadilde eğitim geldi, bu durumun topluma olan yansımasını zihnimde canlandıramıyorum bile. Rum öğrenci derse ki benim Kürtlerden farkım ne, ben de Rumca anadilde eğitim almak istiyorum. İşte o zaman ne olacak? Her etnik köken sahibi birey, kendi anadilinde eğitimini aldığında, devlet dairesinde olsun özel sektörde olsun resmi dil Türkçe'yi mecburen kullanmak zorunda bir kere. Peki almış olduğu bu anadil eğitimini, pratikte nerede kullanacak?
Hiçbir şekilde mantığa oturmuyor, hukuka aykırı olmasını geçtim, kamu hizmeti ve topluma sosyal hizmet boyutunda anadilde eğitim Türkiye'ye ne gibi bir katkı sağlayacak? Toplumsal kutuplaşmayı daha da arttırmaz mı sizce?
*
Her neyse. Bu konu çok uzun, tek bir yazıya sığmayacak kadar... Sadece bir başlangıç yaptım, bundan sonraki yazı serilerimde bu konuları örneklemelerle, başka ülkelerin anayasal statüleri ile kıyaslama yaparak sizlere anlatmaya çalışacağım.
Bir sonraki yazımda görüşmek dileğiyle.
Tekrar hatırlatmak istedim; Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk'tür.
Sağlıcakla