Başlık biraz keskin gelmiş olabilir fakat anlatmak istediğim şey hukuken şu: "Ulus devletlerin anayasası, federal ülkelerde uygulanan anayasalar gibi olamaz. Anayasalar, devletlerin yapısına göre yazılır ve uygulanır. Devletlerin yapısı ise millet kavramına bağlıdır. Millet kavramı ise birçok ülkede göreceli bir kavramdır.
Bu sebeple, bazı kavramları devletlerin yapısını incelemeden Türkiye gibi ulus bir devlette kullanmak birçok tartışmaya sebep olacaktır.
Tıpkı "özerklik, "federal" , "konfederal" , "federasyon" kavramlarının "Ne var ki artık Türkiye'de her şey tartışılabilir." cümlesiyle gündeme sokulması gibi...
*
Son zamanlarda PKK terör örgütünün fesih bildirimiyle birlikte birçok tartışma gündeme gelmeye başladı. Bu tartışmalardan birisi de özerklik ve federasyon konusu. PKK terör örgütünün fesih bildirisinde Lozan'ın kaldırılması ve 1924 Anayasa'sından önceki sürece dönülmesine dair bir maddenin yayınlanması üzerine herkesin bu konuyu tartışmasını çok doğal buluyorum: "PKK kaynağını Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasası’ndan alan Kürt inkâr ve imha siyasetine karşı, halkımızın özgürlük hareketi olarak tarih sahnesine çıktı.”
Açıkçası bu madde ile birlikte örgüt, bir kez daha Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurucu temellerine karşı düşmanlığını net bir şekilde ifade etti. Bu konu üzerine çok yazılıp, çizildi. Kimisi "Özerklik neden tartışılmasın tartışılınca ne oluyor ki?" derken kimisi de "Bu konunun gündeme dahi gelmesi ciddi bir beka sorunudur." dedi.
Sanırım Türkiye'de ifade özgürlüğü konusu biraz abartıldı. "Bu kadar da olmaz !" dediğimiz her şey artık gündemde tartışılır oldu.
*
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Anayasası'nın ilk dört maddesinin, üçüncü maddesinde "Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür." yazar.
Bu madde açık ve net bir şekilde; Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin, üniter ve ulus devlet yapısına sahip olduğunu gösterir.
Malumunuz bu aralar her şey sorgulanıyor ya; "Millet, Anayasa'ya göre kim?" diye soranlara ise cevabım Anayasa'nın 66. Maddesi olan:" Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk'tür." ifadesi olacaktır.
Bu ifade, Türkiye Cumhuriyet Devleti'nin kuruluş felsefesiyle uyumlu, bütün vatandaşları kapsayan bir hukuki kimlik ayrıca anayasal vatandaşlık tanımıdır. Ancak son yıllarda bu cümle, kimi çevrelerce “etnik bir dışlama” unsuru olarak yorumlanmakta; hatta bu yorumlar üzerinden, toplumda “Ben bu devletin bir parçası mıyım?” sorusu bilerek yaygınlaştırılmaktadır.
Buradaki asıl tehlike şudur:" Bu sorular, insanlar tarafından içgüdüsel olarak değil; dış kaynaklı algı yönetimi, ideolojik telkinler ve etnik kimlikleri kaşıyan politik mühendislik faaliyetleriyle zihinlere sokulmaktadır."
Tehlikeyi bertaraf etmek biz Türk vatandaşlarının görevidir...
Devam edelim.
*
ABD ve Avrupa merkezli vakıflar ve STK’lar, PKK/PYD/YPG terör örgütünün siyasal sözcüleri; Türkiye’nin üniter yapısını hedef alan “çok kimliklilik”, “federal çözüm”, “etnik temsiliyet” , "özerk yönetim" , " yerinden yönetim" , "etnik özerklik" , "özerk kimlik" gibi kavramları, insan hakları maskesiyle destekleyerek medya ve akademi aracılığıyla yaymaktadırlar.
Bu kesimler özellikle karşımıza Birleşmiş Milletler’in kuruluş yasasında yer alan "halkların kendi kaderlerini tayin etme hakkı" 'nı sunarak "FEDERAL ANAYASAYI" normalleştirmeye çalışmaktadırlar.
Aslında ufak çaplı bir açık istihbarat çalışması yaptığımızda, istenilen şeyi görmemek imkansız:" Ulus devletleri, federal anayasalarla özerkleştirmek."
*
Bu konuyla ilgili yazı serilerime devam edeceğim. Yazımı 1924 senesine giderek sonlandırmak istiyorum.
Tıpkı günümüzde olduğu gibi 1924'teki meclis görüşmelerinde; yeni anayasa çalışmalarında milliyeti tanımlayan 88. madde görüşmesinde kavramsal düzeyde tartışmalar oldu. Fakat bu tartışmaların neticesinde Ahmet Hamdi Bey'in “Türk ahalisinden olup Türkiye harsını (kültürünü) kabul edenlere Türk ıtlak olunur.” önerisinde uzlaşıldı ve 1924 Anayasa'sı yazıldı. Türk, ulusal bir kimlik olarak tanımlandı.
Bu yazıyı neden yazdın diye sorarsanız...
Malumunuz; Anayasa değişikliği gündemde, özellikle de Anayasa'nın 66. Maddesi üzerine ciddi tartışmalar başladı. Şayet 66. Maddeye dair bir çalışma yapılacaksa madde metni değişmeden, TBMM Anayasa Komisyonu veya Anayasa Mahkemesi tarafından hazırlanacak resmi bir gerekçede şu vurgu açıkça yapılmalıdır: “Türk” kelimesi, etnik değil; vatandaşlık bağını esas alan hukuki ve anayasal bir kimliktir."
Bir hukukçu olarak görüşüm bu yöndedir.
1924 Anayası'nın ruhuyla birlikte, Cumhuriyet'in kuruluş felsefesinden uzaklaşılmaması dileğiyle.
Saygılarımla.