Ümit Özdağ'dan çok çarpıcı 'Telafer' iddiası

Ümit Özdağ'dan çok çarpıcı 'Telafer' iddiası
MHP Genel Başkan adayı Prof. Dr. Ümit Özdağ, yaptığı açıklamada çok çarpıcı iddialar dile getirdi ve Musul’dan çekilecek olan IŞİD’liler Telafer’de ikinci bir savunma hattı oluşturacağını, Ankara'nın bu konuya hassasiyet göstermesi gerektiğini vurguladı.

İşte Ümit Özdağ'ın Talefer'le ilgili o çarpıcı açıklaması:

Telafer’e Türk Ordusu’ndan başka bir ordunun girmesine izin verilmemelidir.

Türk dış politikasının en önemli gündem maddelerinin başında Musul’a yönelik ABD öncülüğünde başlatılan askeri operasyon gelmektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP Hükümeti Türk Ordusu’nun da bu operasyona dahil olması için girişimlerde bulunmaktadır. Bu arada Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye’nin Musul ile ilgilenmesinin tarihi nedenleri bulunduğunu, Musul’un bir Misak-ı Milli meselesi olduğunu ifade etmektedir. 

Irak üç Osmanlı vilayetinden oluşmaktaydı. Bunlar Basra, Bağdat ve Musul Vilayetleriydi. Misak-ı Milli, haklı olarak Musul Vilayeti’nin Türk milli bütünlüğü içinde olduğunu kabul etmiştir. Ancak Musul Vilayeti sadece Musul ili ve ilçelerinden oluşmamaktadır. Musul Vilayeti ile kastedilen Kerkük, Erbil, Süleymaniye, Musul il ve ilçe merkezlerinden oluşan coğrafyadır. Erdoğan ise son günlerde Misak-ı Milli söylemi ile Misak-ı Milli dahilinde ki diğer üç ilin konumundan bahsetmeden Misak-ı Milli’yi sadece Musul il ve ilçeleri ile sınırlandırmaktadır.

"IŞİD ÖZELLİKLE TÜRKMEN MAHALLELERİNİ HEDEF ALIYOR"

AKP Hükümetinin 2003’de Barzani ile Talabani peşmergelerinin basmalarına ve nüfus kayıtlarını yok etmelerine izin verdiği Türkmen şehri Kerkük’ü dış politikamızdan tamamen dışlanmıştır. Bu dışlanmanın sonuçları IŞİD’in 21 Ekim 2016’da Kerkük’e yaptığı baskın sırasında da görülmüştür. 21 Ekim’de koalisyonun Musul operasyonun başlamasını takiben bir kısmı Kerkük’te uyuyan hücrelere mensup bir kısmı ise Kerkük yakınlarındaki Havice’den gelen IŞİD’liler özellikle Türkmen Mahallerini hedef alarak Kerkük’e saldırmışlardır. Kerkük’ün Musalla, Korya, 1 Haziran, Köprübaşı gibi Türkmen semtlerinde yoğun çatışmalar çıkmıştır.

"TÜRKMENLER KENDİ İMKANLARIYLA SAVUNUYOR"

Güya Kerkük’ü koruyan, sayıları 5 bin civarında olan peşmergeler çekilerek, IŞİD’li teröristlerin önünü açmış, Türkmen semtlerine girmesine izin vermişlerdir. Baskın sırasında kendisi Bağdat’ta olan Irak Türkmen Cephesi lideri Erşad Salihli sanal medya üzerinden Kerkük Türkmenlerine kimseye güvenmeme, silaha sarılma ve kendilerini koruma çağrısında bulunmuştur. Kerkük Türkmenleri kendi imkanları ile mahallelerini savunmak üzere sokaklara çıkmışlardır. Türkmenler ile IŞİD’liler arasında çıkan çatışmalarda IŞİD’lilerin şehit ettikleri Türkmenleri yaktıkları görülmüştür. Bu IŞİD’in daha önce uyguladığı bir pratik değildir. Çatışmalarda Türkmeneli tv haber müdürü Ahmet Anceroğlu Kanas suikast tüfeği ile yapılan ateş sonucunda şehit olmuştur. 

"PEŞMERGELER TÜRKMEN AKINCILARI ENGELLEDİ"

Kerkük’e saldırıldığı haberinin duyurulması üzerine Beşir ve Emirli’den Türkmen Akıncılar Kerkük’e gelerek yardım etmek istemişlerdir. Ancak gelen Akıncıların Kerkük’e girmesine peşmergeler karşı çıkmışlardır. Kerkük’ün Türkmen düşmanı/PKK dostu valisi Necmettin Kerim yardıma ihtiyaç olmadığını, olayların kontrol altına alındığını söylemiştir. Oysa, sadece Kerkük valisinin bu açıklamasından sonra patlayan canlı bomba sayısı 4’dür. 

"PKK'LILARIN IŞİD İLE ÇATIŞMALARDA ETKİN ROLÜ YOKTUR"

IŞİD’in Kerkük’e saldırısı üzerine durumdan istifade eden takriben 300 PKK’lı Kerkük’te boy göstermiştir. Kerkük’e giren PKK’lı sayısı bazı kaynakların ileri sürdüğü gibi 40-50 arasında değildir. PKK’lıların IŞİD ile çatışmalarda etkin bir rol oynaması da söz konusu olmamıştır. PKK’lı teröristler Kerkük’te ki varlıklarını kanıtlamak için bazı yol ağızlarında kimlik kontrolü yapıp, şehrin sembolik önem taşıyan yerlerinde fotoğraf çektirip Kerkük’ün kurtarıcı rolünde basına servis etmekle yetinmişlerdir. IŞİD baskınından hemen önce PYD başkanı Salih Müslüm’in Kerkük’te temaslarda bulunması da ayrı kuşkuların doğmasına neden olmaktadır. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan ve AKP Hükümetinden Kerkük’te Türkmenlere IŞİD tarafından yapılan saldırı, PKK terör örgütünün Kerkük’teki varlığı konusunda ne yazık ki gereken tepkiler yükselmemiştir. Kerkük’ün de Misak-ı Milli içinde olduğunun artık hatırlanması gerekmektedir. 

"KERKÜK VALİSİ VE PKK ERŞAD SALİHİ'Yİ TEHDİT EDİYOR"

Irak Türkmen Cephesi lideri Erşad Salihi PKK’nın Kerkük ve Irak’tan çıkarılması için bir kampanya başlatmıştır. Ancak Kerkük valisi Necmettin Kerim ve PKK Erşad Salihi’yi tehdit etmişlerdir. Irak Türkmen Cephesi lideri, Musul ili kadar Misak-ı Milli içinde olan Kerkük’ün Talabani tarafından haksız gaspına direnmeye devam ettiği için AKP Hükümeti tarafından hedefe konulmuştur. Ahmet Davutoğlu’nun dışişleri bakanlığı ve başbakanlığı döneminde Erşad Salihi bir çok kez KDP ve KYB’nin isteği doğrultusunda tasfiye edilmek istenmiş olmasına rağmen Irak Türkmenlerinin Erşad Salihi’ye olan sevgileri bu tasfiyeyi engellemiştir. Ancak Erşad Salihi’nin kişisel koruması konusunda Türkiye katkı vermeyi durdurmuştur. Bugün Erşad Salihi gibi her gün ölüm tehdidi altında yaşayan siyasi bir lider kendi sağladığı zırhlı araç ve Irak hükümetinin verdiği koruma ile güvenliğini sağlamaya çalışmaktadır. Erşad Salihi’nin eşi ve çocuklarının kulak zarları evlerine yapılan bombalı, roketli saldırılar sırasında patlamıştır. Erşad Salihi’nin bir suikast ile şehit edilmesi durumunda bunun bir sorumlusu da Ankara’nın Erşad Salihi’ye karşı izlediği politika olacaktır. Ankara bir an önce Irak Türkmen Cephesi ve başkanı Erşad Salihi’ye gereken önemi, desteği veren ve gereken saygıyı gösteren bir politika izlemeye başlamalıdır. 

"MUSUL'DAN ÇEKİLECEK IŞİD TELAFER'DE İKİNCİ BİR SAVUNMA HATTI KURACAK"

Öte yandan Irak Ordusu ve koalisyon güçlerinin başlattığı Musul operasyonu devam etmektedir. Musul’un batısının koalisyon güçleri ve Irak ordusu tarafından açık bırakılmasının bir sonucu olarak Suriye’ye çekilecek olan IŞİD’li teröristler Telafer rotası üzerinden batıya hareket edeceklerdir. Hatta bir ihtimal, Musul’dan çekilecek olan IŞİD’liler Telafer’de ikinci bir savunma hattı oluşturacaklardır. Böylece halen 20 bin Telafer’li ailenin IŞİD’in elinde rehin tutulduğu bu Türkmen kentine yeni ve büyük bir saldırı başlayacaktır. Telafer, 2003’den buyana Felluce’den daha fazla saldırıya uğramış bir kenttir. Telafer’in yeni bir savaşın alanı olması 2002’de 400 bin nüfusu olan bu Türkmen kentini tamamen yok edecektir.

Bundan dolayı, Ankara’nın Telafer’in geleceği ile ilgili olarak büyük bir hassasiyet göstermesi gerekmektedir. Telafer’in yeniden bir savaş alanına dönüşmemesi için gereken politik ve diplomatik adımlar atılmalıdır. Telafer’in insansızlaştırılması, Türkmen niteliğinin tasfiye edilmesi operasyonu başarıya ulaşır ise Büyük Kürdistan projesinde önemli bir adım atılmış olacaktır. Suriye ile Irak arasındaki bölgede KDP ve PYD/PKK bölgelerinin fiilen birleşmesi sağlanacaktır. Bu anlamda, Telafer’in insani dokusunun muhafaza edilmesi, Suriye’de gerçekleştirilen Fırat Kalkanı operasyonunun doğurduğu sonucu doğuracaktır. 

Özetle, Telafer’in Türkmen karakterinin yitirilmesine izin verilmeyeceği Türkiye tarafından çok açık bir şekilde ortaya konulmalıdır. Türkiye’nin gerekir ise bunun için güç kullanmaya hazır olduğu da bütün taraflara bildirilmelidir. Telafer için bir kurtarma operasyonu gerçekleştirilmek zorunda kalınır ise bu operasyon sadece Türk ordusu tarafından yapılmalıdır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP Hükümeti, Telafer’in sunni, şii ve alevi doğasını dikkate alarak dikkatli bir söylem geliştirmelidir.