Uzmanlar, şeker tüketiminin bağışıklığı savunmasız bıraktığını vurgulayarak, dengeli beslenmenin acil bir ihtiyaç olduğunu belirtti.
Loma Linda Üniversitesi'nde gerçekleştirilen bir çalışma, katılımcılara glikoz, fruktoz, sükroz, bal veya portakal suyu gibi basit karbonhidratlar içeren 100 gramlık porsiyonlar verildikten sonra, nötrofillerin fagositoz kapasitesinin önemli ölçüde düştüğünü ortaya koydu. Bu etki, tüketimden yaklaşık 1-2 saat sonra zirveye ulaşıyor ve tam 5 saate kadar sürdü.
Araştırmacılar, basit karbonhidratların bağışıklık hücrelerinin bakterileri yutma ve yok etme yeteneğini %50'ye varan oranlarda baskıladığını tespit etti.
Benzer sonuçlar, yayınlanan bir başka çalışmada da doğrulandı; fruktozun (yüksek fruktozlu mısır şurubunda bulunan tür) virüs ve bakterilere karşı bağışıklık yanıtını olumsuz etkilediği belirtildi.
Cleveland Clinic'in Baş Tıbbi Sorumlusu Dr. Michael Roizen, "Aşırı şeker, vücuttaki bakterilerin veya virüslerin çoğalmasını kolaylaştırıyor çünkü innate bağışıklık sistemi yeterince etkili çalışmıyor. Diyabetliler gibi yüksek şeker seviyelerine sahip kişilerde enfeksiyon riski artıyor" dedi.
Dr. Roizen, bir çalışmaya atıfla, 75 gram şekerin (yaklaşık iki bardak gazlı içecekteki miktar) bağışıklık sistemini 5 saat boyunca zayıflattığını vurguladı. Bu, özellikle tip 2 diyabet hastalarında enfeksiyonlara karşı savunmasızlığı artırıyor, zira yüksek kan şekeri seviyeleri enfeksiyonla savaş mekanizmalarını bozdu.
Weill Cornell Medicine'den Dr. Laura Santambrogio'nun Immunity dergisinde yayınlanan araştırması, fazla kan şekerinin bağışıklık proteinlerini glikasyon ve gliko-oksidasyon yoluyla kalıcı olarak değiştirdiğini gösterdi. Bu değişiklikler, dendritik hücrelerin antijenlere yanıt verme yeteneğini bozarak genel bağışıklığı zayıflatıyor ve ateroskleroz gibi kronik hastalıkları tetikledi.
Dr. Santambrogio, "Hiperglisemi, adaptif bağışıklık yanıtını değiştirerek enfeksiyonlara karşı direnci düşürüyor ve otoimmün reaksiyonları artırıyor" şeklinde uyardı.
Benzer şekilde, Frontiers in Immunology'de yayınlanan bir derleme, yüksek şeker alımının enflamasyonu tetiklediğini ve obezite, kardiyovasküler hastalıklar ile tip 2 diyabet gibi durumları körüklediğini belirtti.
Araştırmacılar, fruktozun enflamatuar belirteçleri (CRP, IL-6, TNF-α) yükselttiğini ve bağırsak mikrobiyotasını bozarak bağışıklık dengesini altüst ettiğini vurguladı.
CDC'nin raporuna göre, diyabet hastalarında yüksek kan şekeri, bağışıklık hücrelerini strese sokarak enflamasyon oluşturuyor ve enfeksiyonlara karşı direnci azaltıyor. Bu, grip veya COVID-19 gibi hastalıklarda ağır seyir riskini artırdı.
Bir immünolog ve fonksiyonel tıp uzmanı olarak Dr. Heather Moday, "Şeker, bağışıklık sistemini en çok zayıflatan bileşen; kan şekeri dalgalanmalarıyla enflamasyonu tetikliyor ve patojenlere karşı savunmayı açıyor" dedi.
Moday, Amerikan Kalp Derneği'nin önerdiği günlük 25 gram (kadınlar için) veya 36 gram (erkekler için) eklenmiş şeker limitini aşmanın, mikrobiyal çeşitliliği azalttığını ve kısa zincirli yağ asitleri üretimini engellediğini belirtti.
Frontiers in Immunology'nin 2024 tarihli bir çalışması, fazla serbest şeker tüketiminin invariant doğal öldürücü T hücrelerinin (iNKT) oranını azalttığını ve kronik enflamasyon riskini yükselttiğini gösterdi. Özellikle kadınlarda obeziteyle ilişkili olarak, günlük 25 gramı aşan şeker alımı, bağışıklık hücrelerinin dengesini bozarak metabolik bozukluklara yol açtı.
Araştırmacılar, bu durumun otoimmün hastalıklar ve enfeksiyonlara yatkınlığı artırdığını ifade etti. Uzmanlar, bağışıklığı güçlendirmek için meyve-sebze ağırlıklı, lifli beslenmeyi önerdi.
Dr. Roizen, "Şekerli içecekleri bırakın, yerine su veya bitki çayları tercih edin; bu, bağışıklık hücrelerinizi 5 saatlik bir 'uyku' halinden kurtarır" tavsiyesinde bulundu.
Dr. Moday ise, "Günde 17 çay kaşığı eklenmiş şeker alan Amerikalılar gibi olmayın; etiketleri okuyun ve lif alımını artırın" dedi.
Dengeli bir diyetle, bağışıklık sistemini savunmasız bırakmaktan kaçınmak mümkün. Özellikle sonbahar aylarında, bu uyarıları dikkate almak hayati önem taşıyor.