Adaletin bu mu?!

"Adaletin bu mu dünya!" diyor Ali Ercan... Kendisi de okuyor. Selda Bağcan'ın da, Edip Akbayram'ın da, başkalarının sazında ve dilinde... Şu zamanda mahpushanelerde en çok okunan türkü herhâlde:

"Güvenemem servetime malıma / Ümidim yok bugün ile yarına / Toprak beni de basacak bağrına / Adaletin bu mu dünya // Ne yar verdin ne mal dünya /  Kötülerinsin sen dünya / İyileri öldüren dünya..."

Adlî yıl açıldı. Yine söz "adalet" üzerine...

Yargıtay Başkanı, 35 sayfalık bir metin hazırlıyor. Kendisinden beklenmedik bir şey yapıyor... "Kuvvetler ayrılığı"nı vurguluyor. Rejimin değiştiğini, kuvvetler ayrılığının artık olmadığını, "Partili Tek Adam" yönetimine geçildiğini, tipik bir Orta Doğu ülkesine dönüştüğümüzü, hatta Saddam'ın, Kaddafi'nin, Hafız Esad'ın rejimlerinin bile gerisine düştüğümüzü, Sisi ile yarıştığımızı bile bile "kuvvetler ayrılığı"nı vurguluyor. Bravo!

Reis'le "tanışıklıkları" ta belediye başkanlığı döneminde başlayan, Rize'de elinde makas birlikte çay toplayan Yargıtay Başkanı'ndan bu "kuvvetler ayrılığı" vurgusunu açıkçası beklemiyordum!

"Cesarete bakın siz!.. Yürek mi yemiş ne!" dersiniz:

"Demokrasi ve hukukun üstünlüğü ile insan hakları, ancak kuvvetler ayrılığı ilkesinin uygulandığı yönetim sistemlerinde gerçek anlamına kavuşabilir. / Kuvvetler ayrılığı ilkesi, demokrasinin, hukuk devletinin ve insan haklarının en önemli teminatıdır."

Bu cümleler, kürsüde cesaretini toplayıp okuyamasa bile, kitapçıkta var.

"Kuvvetler ayrılığı olmadığını Yargıtay Başkanı bilmiyor mu? Gerçekten bir mesaj mı vermek istiyor da bu satırları konuşma metnine koyuyor?" diye sorabilirsiniz. Benim nazarımda mesaj veriyor.

Konuşmasında yine itiraz edilemeyecek sözler etti. Rejimin değiştiğini bile bile "kuvvetler ayrılığı" vurgusu yaptıysa, belki o makamdan ayrılış vakti gelmiş, yarına bir ad bırakmak istemiştir.

Şöyle de düşünmek mümkün: "Yukarı"nın, "Siz 'adalet' deyip yürüyüp duruyorsunuz. İşte adalet! Yargıtay Başkanı her şeyi açık konuşuyor. Niye konuştun?! Milletin aklına karpuz kabuğu mu düşürmek istiyorsun?! diyor muyuz!" demesi için de bu sözler yazılmış olabilir!

Şu zamanda halk gözünü "adalet" mekanizmalarına dikmişse, ortada bir "adalet problemi" var demektir.

Adalet çarkının ana dişlisinin başındaki AYM Başkanı hemşehrime, Reis'in önünde eğilir gibi bir hareket yaptığı için, fazla yükleniliyor. "Hemşehri" kelimesini hususiyetle vurguladım. Yozgatlıyız. Yöremizde böyle bir tavır yok. Bu hareket töreden gelir, diyemeyiz. Ama el öpme yaygın. Başkan, Reis'ten 10 yaş küçük; elini öpebilirdi. (İkisi de imam hatipli ya... Racon gereği!) Ancak, ilmi ve makamı buna engel... Dolayısıyla dik durup tokalaşmayla iktifa etmeliydi.

Şu zamanda, ister istemez, kılınma demeyeyim de farklı davranışlar olabiliyor.

Danıştay Başkanı, Reis'in karşısında cübbesinde ilik aramıştı da bayağı zorlanmıştı! Çok rahat "Yargı şimdiye kadar hiç bu kadar tarafsız ve bağımsız olmamıştı." diyor.

Münasebetsiz diyebilirsiniz... Aklıma bir soru geldi: Kargalar güler mi?!

Yazarın Diğer Yazıları