Bakan Bey'in kalemi...

Eskiden bizde "makam"ı "kalem" sağlardı. Özellikle Dersaadet'e taşradan gelmişseniz rüştünüzü ispat etmek için devlet büyüklerinden birine "eser" sunmanız gerekirdi. Yani liyakatin ölçüsü "kalem"di. Oysa bugün tam tersi uygulamalara şahit olmaktayız. Önce siyasî kanallarla danışmanlık, milletvekilliği, bakanlık gibi bir mansıp elde ediliyor sonra bu "makam"dan alınan güçle "kalem" sahibi olunuyor. Söz konusu uygulamayı son olarak eski Millî Eğitim Bakanlarından Prof. Dr. Ömer Dinçer'de gördük.

Âlây-ı vâlâ ile kendisine "köşe" tahsis edilen meslektaşımızın ilk yazısını merak edip okudum. Gücünü "makam"dan alınca gayet tabii "kalem" tutukluk yapıyor. Şu cümleler üstadın ilk köşe yazısından:

"Merhaba" diyerek burada olmaktan duyduğum mutluluğu paylaşmakla ve tüm Habertürk okurlarına esenlik dileklerimle başlıyorum.

... ...

Bu köşenin taşıyacağı misyonu öncelikle "insan niteliğinin geliştirilmesi" fikri üzerine inşa etmeye çalışacağım. Bana göre, ülkemizin yaşadığı bütün sorunların derinliğinde insanın niteliği yatar.

Cümlelerdeki anlatım bozukluklarını sanırım sizler de fark etmişsinizdir. Eskiden bu tip ifade hatalarına ta'kîd (İbareyi lafız veya anlam bakımından anlaşılmaz şekilde düzenleme) ve za'f-ı telif (Bir metinde cümle ve kelimelerin yerinde ve sağlam olmaması) denirdi. Yazı yazarken böyle hatalara düşmemek için de "intihâb-ı kelimât"a (Söylemek istediğinizi en güzel ifade edecek kelimeyi seçmek) önem verilirdi. Heyhat ki eski çamlar bardak oldu. Artık kaleminizle şöhret olmuyorsunuz. Meşhursanız elinize kalem veriliyor.

Güç "makam"dan gelince tutukluk yapan sadece "kalem" olmuyor tabii, aklınız da tutukluk yapıyor. Üstadı okumaya devam edelim:

.... yerel yönetimlere özerklik verilmesi, hem merkezi idarenin hesap sorma güç ve kapasitesini artırır hem de yerel halkın kendini gerçekleştirmesine fırsat verir. (Yerel halkın kendini gerçekleştirmesi ne demekse... A. S.)

Üstadın katkılarıyla hazırlanan "Kamu Yönetimi Reformu" sayesinde bazı yetkileri artan yerel yönetimler elinde başta Cizre, Sur ve Nusaybin olmak üzere Doğu ve Güneydoğu'da olup bitenlerden ders almayarak hâlâ yerel yönetimlere özerlik verilmesinden dem vurmak akıl tutulması değil de nedir?..

Hem sonra sizin yerel yönetimlere özerklik dediğiniz şey yeni bir söylem değil ki... Avrupa'nın, Osmanlı Devleti'ni parçalamak için ortaya attığı ve Prens Sabahaddin'e propagandasını yaptırdığı "ademimerkeziyetçilik"i siz yerel yönetimlere özerklik adı altında yeniden halkın önüne sürüyorsunuz, hepsi bu.

Kısacası; bir yerde "kalem", "makam"a değil de "makam", "kalem"e yön veriyorsa orada kültür, sanat ve düşünce yeşermez, hatta o toplum batar. Neden sıkıntılı günler yaşıyoruz, anladınız mı şimdi?..

 

Yazarın Diğer Yazıları