Mal-mülk hırsı

Mal-mülk hırsı

Hırsların en tehlikelisi tabii ki makam-mevki hırsıdır. Ancak mal-mülk hırsı da bundan geri kalmaz. Nice açgözlüler vardır ki "Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur" hesabı basit bir menfaat için kendilerini ateşe atmaktan çekinmezler.

Atalarımız "Az tamah çok ziyan getirir" demişler. Olması gerekenle yetinmeyip daha fazlasının peşine düşmek her zaman için zararla sonuçlanmıştır.

Meşhur hikâyedir bilirsiniz, susuz bir köpek su içmek için göl kenarına gelir. Bakar ki suyun üzerinde bir ekmek var. Köpek ekmeği yemek ister ama ekmeğin gölgesi ona daha cazip gelir. Ekmeği bırakıp ekmeğin gölgesini yakalamaya çalışırken dalgalar ekmeği alır götürür. Böylece köpek gölgeyi yakalayayım derken ekmekten olur.

Şair Livâyî bu hikâyeyi şöyle nazma çekmiştir:

"Meğer bir kelb-i teşne geldi suya//Ki yanmış yüreğin suyıla yuya//Bir ekmek gördü yüzer su yüzünde//Göricek anı bu it oldu zinde//Diledi kim ala yiye bu nânı//Bu nânın sâyesi aldadı anı//Şu denlü oka gördü tutamadı//Tutup yemek idi anı muradı//Bu nânı dahı aldı gitti eemvâc//Bu gitti baka kaldı o gözü aç."

Bu konuda hisse alınacak bir başka kıssa da şöyledir:

Anlatıldığına göre C. Hak, Hz. Mûsâ'ya "Tevrat"ı altın suyuyla yazmasını emreder. Mûsâ aleyhisselâm: "Ya Rab, ben altına sâhip değilim, onu nasıl bulayım da yüce kitabını yazayım" deyince Allah ona ilm-i kimyâyı öğretir. "Kârûn" o zaman fakir birisidir. Hz. Mûsâ acıyıp ilm-i kimyâyı ona da öğretir. Artık Kârûn'a zenginliğin kapısı açılmıştır. Hazînelerinin anahtarlarını kırk deve taşırmış. Her anahtarın bir "dirhem" olduğu ve yetmiş kapı açtığı düşünülürse sanırım Kârûn'un ulaştığı zenginliğin boyutunu tasavvur etmek zor olmayacaktır. Ancak, bu kadar zengin olmasına rağmen kendisinden malının zekâtını vermesi istenildiğinde Kârûn buna yanaşmaz. Dahası, bir hayat kadınına rüşvet vererek Hz. Mûsâ'ya iftirâ ettirmeye kalkar. Bunun üzerine Mûsâ aleyhisselâm gazaba gelip yere "yut şunu" der. Böylece Kârûn da -bilâhere- malı da yerin dibine batar gider.

İşte mal-mülk hırsının insanı düşürdüğü ibretlik durum…

Hikâyeden de anlaşılacağı üzere mal-mülk hırsının sonu her zaman için hüsranla sonuçlanmıştır. Bu yüzdendir ki belli başlı ahlâk ve nasihat kitaplarımızda mal-mülk hırsının tehlikeleri hep anlatılagelmiştir ki bunlar içinde benim en dikkatimi çeken "Mesnevî"deki şu beyit olmuştur. Mevlânâ (mealen) der ki:

"Su, geminin içine girerse onu batırır. Altında bulunursa onu yüzdürür."

Buradaki su, "mal"ı temsil ediyor, gemi de "insan"ı… Bir geminin yüzebilmesi için su (deniz) ne ise, insanların hayatlarını devam ettirebilmeleri için mal-mülk de odur. Yani insanlar hayatlarını ancak mal-mülkle devam ettirebilirler. Lakin nasıl ki denizin (su), bir delik bularak içeriye sızmaya başlaması, geminin batması demekse, insan için mal-mülk de bir "vasıta" olmaktan çıkarak "gaye" hüviyetine bürünürse yani mal-mülk hırsı insanın kalbini işgal edecek olursa, tehlike çanları çalmaya başlamış demektir.

Şair ne güzel ifade etmiş:

"Üzerinde yüzdüğü su, içine dolarsa gemi batar//Artan mal-mülk hırsı da insanoğlunu uçuruma iter."

Sözün özü; hırsın her çeşidinden kaçınmalıyız, özellikle de makam-mevki ve mal-mülk hırsından. Zenginlik sembolü Karun'un âkıbeti mal-mülk hırsına kapılanlar için en büyük ders olmalıdır.

ACZİMİN GİRYESİ: MAL-MÜLK HIRSI

Ey mal-mülk için kendini ateşe atanlar, duymadınız mı?

Kefenin cebi yok demişler, bu ne hâl, hâlâ doymadınız mı?

(Li-müellifihî)

Yazarın Diğer Yazıları