Ben farklı bir milletvekili olacağım...

Seçimlere şunun şurasında ne kaldı? 24 gün sonra sandık başına gidiyoruz. Partiler seçim beyannamelerini açıkladırlar. Milletvekili adayları sahaya indi, çeşitli vaatlerle halkın teveccühünü kazanmaya çalışıyorlar... Aslında ben aday olsaydım ilk vaadim şu olurdu: Ben farklı bir milletvekili olacağım...

Hemen “Ne alakası var?” deyip geçmeyin lütfen. Açıklayacağım. Hatırlayın R. Tayyip Erdoğan’ın, Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde söylediğini. “Ben farklı bir Cumhurbaşkanı olacağım” dememiş miydi? Oyların %52’sini alarak seçimi kazandı ve dediği gibi farklı bir Cumhurbaşkanlığı yapıyor.

En başta, ettiği tarafsızlık yeminine uymadı. 28 Ağustos 2014’te “... üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda namusum ve şerefim üzerine ant içerim” demişti. Sayın Cumhurbaşkanı maalesef ettiği bu yemine sadık kalmadı. Bir parti lehine sahaya inerek işi Hz. Ali ile Muaviye arasında geçen “Sıffîn” savaşında Muaviye taraftarlarının Hz. Ali’ye karşı mızrakların ucuna  “Kur’ân” takma sahnesini hatırlatan noktalara kadar götürdü. “Ben milletin tarafındayım” demesi ise inandırıcı olmaktan öte bölücülük kokan bir söylemdir. Size oy verenler millet de, oy vermeyenler millet değil mi? Sayın Erdoğan’ın bir parti lehine sahaya inmesinin bir başka tehlikesi de şu: Yarın o parti belli oy oranına ulaşamazsa Cumhurbaşkanının meşruiyeti tartışmaya açılmayacak mı? Daha şimdiden bazı yöneticiler onu karşılamaya gitmemeye başladı, bu durum yaygınlaşırsa ne olacak? Yani demek istiyoruz ki Sayın Cumhurbaşkanı ettiği tarafsızlık yeminini ihlâl ederek ceketinin ilk düğmesini yanlış iliklemiş oldu. Ne yapsa, etse artık diğer düğmelerin doğru iliklenmesi mümkün değil. Yalnız, ben burada en az Tayyip Erdoğan kadar, bizler “Sayın Erdoğan yanlış yapıyor” dediğimizde, “Efendim, Sayın Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce farklı bir Cumhurbaşkanı olacağını söylemişti” diyerek Cumhurbaşkanının yasalara uyma zorunluluğu yoktur gibi bir algı oluşmasına zemin hazırlayan Prof., Doç. unvanlı dalkavuk bilim adamları ve kalemşorların da günahı olduğu kanaatindeyim. Herhangi bir yasayı yahut sistemi beğenmeyebilirsiniz. Ama o yasa yürürlükte olduğu müddetçe ona uymak zorundasınız. Aksi halde kanunlar idare edenler için değil, idare edilenler içindir gibi garip bir durum ortaya çıkar ki bu, toplum için tehlikelerin en büyüğüdür.

Burada hemen saygının iki baştan olduğunu da belirtelim. Yani gerekli sevgi ve saygıyı göstermediğiniz, hor görüp tepeden baktığınız insanlardan saygı ve sevgi göremezsiniz. Şayet görüyorsanız biliniz ki sahtedir ve dalkavukluk için yapılmıştır. Sergilenen tabasbuslar size değil, makam ve mevkiinizedir. İktidardan düştüğünüz gün size ilk çifteyi onlar atar.

Cumhurun başı ailenin reisi gibidir. Aile fertleri arasında taraf tutan, bazıları için hakaretamiz söz söyleyen bir aile reisinin o evde huzur ve sükûnu sağlaması mümkün değildir. Hele bir de ikiye bölünen aile fertlerinden bir kısmı, aile reisinin bu tarafgir tutumunu -yatıştırmaya çalışmak bir yana- ölümüne destekliyor ve avucu patlarcasına alkışlıyorsa o yuvada kardeşler arasında iç kavga baş gösterebilir.

İşte Türkiye’nin bugün geldiği nokta budur. Feryadımız bundandır. Biliyorum, yazımız biraz Ahmet Haşim’in şiiri gibi müphem oldu. Ama söylemek istediğimiz şu: Seçim öncesinde ben farklı bir Cumhurbaşkanı olacağım yahut farklı bir milletvekili olacağım demiş olmak size kanunları ihlal etme hakkı vermez. Kim olursa olsun, hiç kimse kaynağını “anayasa”dan almayan bir yetki kullanamaz. Ben kullanırım diyen nüfuzunu kötüye kullanmış olur, onu destekleyenler de suça ortak olmuş sayılır vessselaaam...         

Yazarın Diğer Yazıları