‘Beştepe Saray Devleti’

Cumhurbaşkanı istihbarat toplayacakmış... 
“Beştepe Saray Devleti” kuruluyor demektir bu! 
Emniyet’in, Genelkurmay’ın istihbarat daireleri gibi mi? Nasıl bir şey?
Millî İstihbarat Teşkilâtı’na alternatif mi?
Anayasa’da,Cumhurbaşkanlığı birimleri arasında,  hadi “istihbarat”ı geçtik, “muhaberat” teşkilâtıyla ilgili bir madde var mı?
Torba içine sıkıştırılan, son dakika kanunu, Anayasa Mahkemesi’ne götürülürse nasıl bir netice alınabilir?
Alamut’ta kale devletin muazzam bir örgütü vardı. Hasan Sabbah ve muakkiplerinin nazarında Abbasî halifeleri ve Selçuklular birer “paralel”  idiler. Tersini de düşünebilirsiniz. Abbasî halifelerinin bir hükmü kalmamıştı gerçi, arada bir Selçuklu’ya bile hurûç etmek isterlerdi ama Selçuklular pençelerini İran’dan, Suriye’ye, Irak’a Anadolu’nun içlerine öyle bir geçirmişlerdi ki, kimseyi kıpırdatmıyorlardı. Büyük Selçuklu devleti ve vassalları ne kadar incelense özünü kavramak kolay değildir. Birbirleriyle de çevreyle de ilişkileri girifttir.
Selçukluların ortasında bir yanardağ gibi duran ve ne zaman patlayacağı belli olmayan Hasan Sabbah’ı öyle çete başı gibi görmeyin! Nice devlet adamından daha bilgili ve daha örgütçüydü. Adam âlimdi, eli kalem tutuyordu. Hayatını bile kendi kaleminden öğreniyoruz. Zamanının ender kütüphanelerinden birini kurmuştu. Kalesinde âlimleri barındırır, onlarla hasbihâl ederdi. (Cuveynî’nin Cihanguşa’sında hepsi yazılı.) 
Bilmiyorum, tarihler yazmıyor ama kale içindeki sarayına Alamut Dağı’nın çevresindeki köylerin muhtarlarını peryodik toplayıp  “Zinhar paralele kanmayın!”  dediği olmuş mudur?!
Bizim “Beştepe Saray Devleti” de, istihbarat örgütü kurulduktan sonra, yavaş yavaş kütüphanesi de kurulacaktır. Makam-ı Âlî’de oturan zat boşuna “külliye” deyip durmuyor. Bakmayın siz ABD’nin Kongre Kütüphanesi’ni örnek göstermelerine... Ortadoğu tarihinde de örneği vardır. Aslında şuuraltında yatanı görün siz!
İnşallah izan sahibi, akıl sahibi AKP’liler işin nereye varacağını akıl ederler. 
Hüseyin Çelik, edebiyatçı’85 (İlk Türkçülerden Ali Suavi’yi ve dönemini de o incelemiş ve yayınlamıştır. Referans gösterilen, belgelere göre hacimli bir çalışmadır. Yeri değil ama yazmam gerek: “Ali Suavi” , “ilk Türkçü” derken itiraz gelebilir; İslâmcılık-Türkçülük tahterevallisini dengelediği, hatta İslâmcılığın ağır bastığı da söylenebilir. Biri Türkçülükten bahsediyorsa, İslâmcılığı da, hatta Osmanlıcılığı da nereye götürüyorsa götürsün, ondan zarar gelmez; zamanımızın İslâmcılarına bakın siz;  “Türk”  deyince, beyinlerinin her hücresinden “tiksinti”  akıyor. “Üç Tarz-ı Siyaset” tartışmaların odağıdır ve biz, Akçuruoğlu ile başlayan tartışmaları detaylandırdık. Kitabımız yakında Bilge Kültür Sanat Yayınları arasında çıkacak.) 
Hüseyin Çelik öyle bir benzetme yaptı ki tam yerinde: 
 “İtfaiyeci, mesleğinin ne kadar önemli olduğunu göstermek için yangın çıkaramaz!” 
Recep T. Erdoğan’ı kastediyor.  
AKP’nin ağır topları Bülent Arınç, Hüseyin Çelik, birbirleri ardından ağır tenkit ediyorlarsa, arkasından bir başka şeyin gelmesini bekleyelim. 
Seçimden sonra kimsenin köşeye çekileceğini düşünemeyiz.

Yazarın Diğer Yazıları