Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Murat Sururi ÖZBÜLBÜL

Murat Sururi ÖZBÜLBÜL

Bilgi çağı geldi

Evet, bu güne kadar ben dâhil birçok kişi bilgi çağı geldi geliyor aman bu yeni çağı kaçırmayalım, çok iyi hazırlanalım diye yazdık çizdik ama sanırım artık geldi geliyor yazmanın bir anlamı kalmadı.

Bir anlamı kalmadı çünkü geldi geliyor dediğimiz bilgi çağı artık gelmiş bulunuyor, bundan böyle bu yeni çağın hükmü ve kuralları geçerli olacaktır.

Herkes bilir bilgi güçtür, ister bir devlet ol, ister bir şirket ya da kişi hiç fark etmez yapabilme, edebilme kudretini en nihayetinde bilgi faktörü belirler.

Kişiler, şirketler ya da devletlerin yapabilme edebilme kudreti de bunlar arasındaki güç hiyerarşisini belirleyen temel faktördür.

Bir devlet düşünün uçak ve uçak gemisi yapabiliyor bir diğeri ise ancak yelkenli kayık yapabilme bilgisine sahip bu iki devletin güç yelpazesindeki yeri bir olabilir mi?

Eh güç yelpazesindeki yerin bir olmayınca eşdeğer bir zenginlik ve hükümranlık hakkının da olmayacağı aşikâr değil midir?

Bu noktada bir toplum ya da kişi için en önemli hususun bilgi edinmek veyahut da bilgi üretmek olduğu çok nettir.

Peki, hangi bilgi?

İşte zurnanın zırt dediği nokta da tam budur!

Hangi bilgi doğru bilgidir?

Hangi bilgiye güvenebiliriz?

Buna karar vermek ve bu karar üzerine hareket etmek bir devlet, kişi ya da şirket için en önemli ve yaşamsal husustur. Çünkü şunu hiç unutmamak gerekir ki yanlış bilgi üzerine doğru karar inşa etmek asla mümkün değildir.

İnsanlık işte tam da bu yüzden bilim dediğimiz yöntemi geliştirmiştir, bilim aslında bilgiye ulaşmanın ve bilgiyi doğrulamanın en sağlam yöntemidir. Bilimsel yöntem dışında elde edilen herhangi bir bilgiye güvenmek her an için son derecede vahim bir yanlış yapmak, hatalı bir karar vermek riskini taşır.

Aydınlanma devrimi ile birlikte bu devrimi başaran ve içselleştiren birçok toplum bilimsel yöntemi kararlarına dayanak olacak temel bilgi kaynağı olarak almış ve bunun sonucunda da diğer toplumlar yerinde sayıp dururken başaranlar ileri gitmiş, güçlenmiş, halklarını refaha kavuşturabilmiştir.

Aydınlanma devrimini ıskalayan, karar alma mekanizmalarında hurafe, dini doğma ya da mitolojik bilgileri kullanmaya devam eden toplumlar aydınlanma devrimini gerçekleştiren toplumların karşısında en nihayetinde geri kalmış, çok büyük ölçüde güç ve refah kaybı yaşamıştır.

Günümüzde bir toplumu arkaik gelenekler, dini dogmalar, hurafeler ve mitolojik hikâyeler peşinde sürükleyen, bilimsel yöntem ve bu yöntem ile elde edilmiş bilgiden uzak tutan kişi ya da kurumlar bir toplum için en temel beka sorunudur.

İşte tam da bu nedenle Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin artık bir milli güvenlik sorunu ve devletimizin bekası için asli bir tehdit haline gelmiştir, derhal görevden alınmalı ve yargılanmalıdır.

Eğitimi dinselleştirmek, götürüp tarikat ve cemaatlere teslim etmek muhakkaktır ki eğitimi bilimsel yöntemden uzaklaştırmaya çalışmak demektir. İmam Hatipler’e eşitlik diye başlayan söylemler bu gün anaokullarında dini eğitime kadar gelmiş, iş okullara imam atamaya kadar abartılmıştır.

Eğitim sistemi en temelde bilimsel yöntemi kullanabilen ve doğru bilgiyi yanlış bilgilerden ayırt edebilen nesiller yetiştirmelidir.

Fakat bilimsel yöntemi kullanabilen nesiller yetiştirme de yetmez eğitim sistemi aynı zamanda bilimsel bilgiler de üretebilmelidir. Özellikle de üniversiteler tüm gelişmiş ülkelerde bilimsel bilgi üreten ana merkezlerdir.

Siz eğitimi dinselleştirdiğiniz zaman bilimsel yöntemi kullanabilen nesiller yetiştirme ve bilimsel bilgi üretme amacına ihanet eder, olsa olsa dindar ve kindar nesiller yetiştirme, siyasete taraftar devşirme amacına hizmet edersiniz ki bu da devletimiz için asli beka sorunudur.

Yazarın Diğer Yazıları