Bir ölümün hatırlattıkları

Eski Dev-Genç liderlerinden Bülent Uluer öldü... İsmi daha çok Dursun Karataş ve Paşa Güven'le birlikte Dev-Yol'da yaşanan Dev-Sol çatlağıyla anılırdı... 78'lilerin sözde 'efsane' Marksistlerinden Bülent Uluer, 12 Eylül darbesi sonrasında Filistin'den Avrupa'ya uzun yıllar kaçak kalmış, 90'ların ortasında Türkiye'ye dönebilmişti...

Sonrası bir radikal sol klasiği zaten... HADEP'ten milletvekili adaylığı, ÖDP kuruculuğu, sonra HDP Danışma Meclisi üyeliği ve milletvekili adaylığı...

***

O artık öldü... Eski MSP'li İçişleri Bakanı, ayrıca bütün muhafazakâr sağ iktidarlarda fikir babalığı yapan Korkut Özal da ölmüştü... İkisinin isimlerinin buluştuğu ilginç bir röportaj yayımlanmıştı Habertürk'ün Pazar ekinde... 2013'ün Eylül ayıydı ve o röportajın bir bölümünü 'Savaşma Seviş Ya Da Sıvış' başlıklı yazımda kullanmıştım...

O röportajda Bülent Uluer'e ülkücülerle çatışmaları, örgüt kuruluşlarını, 'Kıbrıs'ta işgale son' mitinglerini, İTÜ işgalini, yürüyüş ve cenazelerde yaptığı konuşmaları anlatırken gazeteci araya giriyor ve "Bunlara nasıl izin veriliyordu?" sorusunu soruyor...

Cevabı aynen iktibas edelim: "O sırada iki kez içişleri bakanlarıyla görüştüm. İlki Korkut Özal'dı. Bir gece polis Kızılay'dan aldı, 5 arkadaş İçişleri Bakanlığı'na gittik. O geldi, arkasında iki jandarma albay. MSP-Ecevit hükümeti var o zaman. "Solcu arkadaşlar, biz sizinle ittifak yaparız. Yalnız bir şartım var. Bizimkileri okula alacaksınız, ötekiler beni ilgilendirmez" dedi. Ötekiler dediği ülkücüler. "Yıldız'a, edebiyat ve hukuk fakültelerine bizimkileri alacaksınız" dedi. "Tamam ama size bazı isimler vereceğiz, emniyetten. Bunlar okulda olay çıkarıyor, çekin" dedim. "Listeyi ver" dedi, baktı. "Bendeki listenin aynısı. Bunları hallederiz" dedi. Oradan çıktık ve dediğini yaptı..."

***

Ne güzel anlaşmışlar değil mi!.. "Bizimkileri okula alacaksınız" diyen bir İçişleri Bakanı... Bakan'a okuldan çekilmesi gerekenlerle ilgili 'isim listesi' veren bir radikal sol örgüt lideri... O listenin gereğini yapan Bakan... 'Ötekiler' ise ülkücüler... Yıllarca 'sağ-sol oyunu'na gelmekle, muktedirler ve onun alt birliklerince 'terörün taraf ve unsurlarından birisi' olmakla suçlanan ülkücüler... İçeride ve dışarıda hep yalnızlığı yaşayan ülkücüler... Evet 'ötekiler'...

Daha düne kadar eskiyi yorumlarken, "Bunlar çatışırlardı, biz okulumuza giderdik" diye kendilerini farklı bir yere oturtanların -en azından bir kısmının- memleket yanarken nasıl bir 'iş birliği'nin gölgesinde erdemsiz bir hayatı tercih ettikleri artık gizlenemeyen gerçekti ama ilk defa böylesine pişkince dile getiriliyordu...

Kenan Evren'e göre darbe öncesi meşhur Konya mitingi, sözde bardağı taşıran son damlalardan biriydi... Sonra bir de baktık ki, o Konya mitingi 'yeşil' bağrından ne Bakanlar ne bürokratlar çıkaracaktı, ülkücüler Mamak'ta ağır işkenceler altında birer birer kayıplar verirken... Bunlar akıllı-uslu çocuklardı, Fatiha'yı da bilirlerdi, 'savaşma-sıvış' tekniğini de!..

***

O gün şöyle not düşmüşüz: "İşte böyle... Fatiha'yı bilmemekle iftira ettikleri milliyetçiler Fatiha'lar için can verirken meğer ne pazarlıklar yapılmış!.. Sahi hangisi daha alçaltıcı bir durum? Devletin İçişleri Bakanlığı'nın makamını ve rozetini kuşanıp, "Bizimkileri okula alın" pazarlığı mı, yoksa ülkücüler için o ateşten günlerde "Onlara ne yaparsanız yapın" anlamına gelebilecek  "Ötekiler beni ilgilendirmez" sözleriyle açığa çıkan iğrençlik mi?

Rahmetli Ömer Lütfü Mete'nin "Kahpe kayışında bileniyor" dediği bıçak, mesaiye ne kadar erken başlamış değil mi?"

***

Neyse ki Fatiha bilmeyenlerin dramı bitti!.. Şimdi aramız çok iyi ve kimse milliyetçileri Fatiha bilmezlikle, 'okulunu okumayan kavgacılar olmak'la, 'sağ-sol diye ülkeyi bölmek'le suçlamıyor!.. Tam tersine sırtları sıvazlanıyor, işe yaradıkları sürece!..

Bu 'mola' milliyetçilere de iyi geldi!.. Fatiha öğrendiler!.. Şahsen ben kısa sûrelerden İhlas ve Kevser'i ezberledim!.. Fatiha'da da yarıyı geçtim!.. Azimliyim, en kısa sürede tamamını ezberleyeceğim!..

Bu arada yazıda ismi geçen iki mevta için "Işıklar içinde uyusunlar" mı demeliyiz, yoksa "Toprakları bol olsun" duasını mı etmeliyiz veyahut da Fatiha mı okumalıyız, ona da 'büyüklerimiz' karar versinler!..

Neticede konjonktür sürekli değişiyor, yetişemiyoruz!..

Yazarın Diğer Yazıları