Devlet adamı aranıyor...

Aklımıza gelmeyen başımıza geldi, derler. Bizim, aklımıza gelen başımıza geldi. Özellikle 4-5 yıldır hızla arttığına şahit olduğumuz parti taassubu, dalkavukluk, tarafgirlik, iktidarda kalma hırsı, PKK'nın açılım komedisini fırsata çevirerek silahlanması ve nihayet "Lâle Devri"ni hatırlatan zevkusefa, israf ve gösteriş budalalığı... Bütün bunlar ülkeyi alabildiğine germiş, âdetâ patlamaya hazır bir barut fıçısı haline getirmişti. Görünen köy kılavuz istemezmiş, beklenen oldu. Önce siyasi kriz baş gösterdi, ardından da terör hortladı...

"Yıllar yılı uyardık, dinlemediniz, ne haliniz varsa görün" mü diyeceğiz? Elbette hayır! Bu topraklar hepimizin. Yangını söndürmek için herkese görev düşüyor. Tabii, en başta iktidara sonra da muhalefete...

Bu arada hemen ilave etmek zorundayız ki ülkeyi bu hale siyasetçiler getirmiştir. Son yarım asırdır ortalama her on yılda bir milletimizi uçurumun kenarına getirenler de yine onlardı. Fakat şimdilerde bunları tartışmanın zamanı değil, faydası da yok. Şu an "Büyük acıların yaşandığı vatan toprağında birlik ve beraberliği nasıl sağlayacağız" sorusu ve bu soruya verilecek makul cevaplar dışında ne desek, ne yapsak hepsi boştur ve zaman kaybıdır.

Görünen o ki mevcut siyasetçilerle bu sıkıntıları aşmak mümkün değil. Şehit cenazesinde bile göz göze gelmekten kaçınan liderler ve onların siyasi kadroları ile tekrar birlik ve beraberliğimizin sağlanabileceğini beklemek Hüma kuşunun gölgesinden devlet ummaya benzer. O halde ya siyasetçilerimiz bu kafayı değiştirecekler ya da yerlerini seçimi değil, vatanın geleceğini düşünen devlet adamlarına bırakacaklar. Bunun gerçekleşmesi de gayet tabii bizlerin parti taassubundan uzak durmamıza bağlıdır. Toplum "Ağanın malı gider, uşağın canı" hesabı, tuttuğu partinin liderine kayıtsız şartsız bağlanır, partisi ve lideri için canını vermeye tereddütsüz hazır olursa o toplumun eninde sonunda varacağı yer diktatörlüktür. Unutmayalım ki ne fanatik taraftarlardan ne de putlaştırılmış liderlerden bu millete hayır gelir. Biz, başkalarının kafasıyla dolaşmayan seçmene ve "Halka hizmeti Hakk'a hizmet" bilen mütevazı devlet adamlarına muhtacız. Bunun içindir ki bugünlerde fanatik seçmen yahut siyasetçi değil, sorumlu vatandaş ve seçkin devlet adamı arıyoruz.

Evet, biz bugünlerde devlet adamı arıyoruz. Çünkü daha önceleri de ısrarla vurguladığımız üzere:

Devlet adamı yaşatmak için vardır, siyasetçi yaşamak için...

Devlet adamı yakmamak için yanar, siyasetçi yanmamak için yakar...

Devlet adamı hak ve adalete güvenir, siyasetçi yandaşlarına...

Devlet adamında tedbir ve teenni vardır, siyasetçide cahil cesareti...

Devlet adamı yanlışları ânında görür, siyasetçi ise "Bağdat harap olduktan sonra..."

Bu karşılaştırmalarda çizilen siyasetçi portresine hiç de yabancı değiliz. Aramızda çok sayıda var. En azından her akşam televizyonlarda karşımıza çıkıyorlar. Oysa burada çizilen devlet adamı portresine yabancıyız. Çünkü onları yönetime dâhil etmiyorlar, televizyonlara çıkarmıyorlar. Lakin biz onları arayıp bulacağız. Siyasetçilerin öngörüsüzlüğü yüzünden ülke iç çatışmanın eşiğine geldi. Emaneti devlet adamlarına tevdi edemezsek -maazallah- Suriye'ye döneceğiz. Aklımızı başımıza alalım. Lütfen bu hassas dönemde duygularımızla hareket etmeyelim...

 

Yazarın Diğer Yazıları