Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Murat Sururi ÖZBÜLBÜL

Murat Sururi ÖZBÜLBÜL

Devletçilik milliyetçiliğe karşı

Eminim ki bu başlık birçok kimseye epeyce bir tuhaf gelecektir, fakat emin olun tuhaf değil bu ülkede kavramlar birbirine karıştırılıp çorba edildiği için bazı gerçekler insanlara tuhaf geliyor.

Bu gün özellikle de milliyetçi kesimde devletçi görüşler ağırlıklıdır ve hatta devletçi görüş çoğu zaman milliyetçi görüşe baskındır da denilebilir.

Müsaadenizle ne kast ettiğimi kavramları biraz açarak anlatayım.

Öncelikle milliyetçilik milli egemenlik hak ve özgürlüklerini savunmaktır. Milliyetçi ideolojide özne millettir devlet ise milletin egemenliği ilesine göre kurulmuş ve millete hizmet ile görevli bir tüzel kişilikten ibarettir.

Yani milliyetçi ideolojide tabiri caizse kutsal olan millettir, devletin milletten ayrı ve bağımsız bir kutsiyeti yoktur sonuçta milliyetçi ideolojide devlet millet içindir.

Oysa devletler milliyetçi ideoloji ortaya çıkmadan çok önceden beri var olan tüzel kişiliklerdir ve egemenlik esasına göre baktığımızda da bu devletlerin daima bir hanedan ve din devleti mahiyetinde olduğunu, devletin asli görevinin ise egemen güç ya da sahibi olan hanedan ve dine hizmetten ibaret bulunduğunu görürüz. Burada devletin hükmü altında yaşayan halk bir özne değildir ve halkın asli görevi devlete hizmet ve kulluk etmekten ibarettir.

Bu tip devletlerde devlet millet için değil millet devlet için vardır, devlet millete hizmet etmez millet devlete hizmet eder ve bu hizmetkârlık statüsü de esas olarak son derecede kölecil bir özellik taşır.

Devleti kutsal gören ve kendilerine de kutsal devletin kutsal rahipleri payesini veren elit hizmetkârlar açısından ise önemli olan devletin bekası, devamlılığı ve gücüdür. Bunlar için halkın menfaatleri, toplumun kalkınması ve benzeri konular hiçbir şekilde öncelikli konular değildir. Kendi statü ve makamlarını korudukları müddetçe devletin yönetim biçimi ve sahipliği ile de ilgilenmezler.

Bu tip bir kutsal devlet anlayışı esas olarak aydınlanma devrimi ve hümanist çağ ile birlikte yıkılmış, egemenlik hak ve özgürlükleri halka ait olmuş ve devletlerde temel görevi halka hizmet olan tüzel kişiliklere dönüşmüş bulunmaktadır.

Ülkemizde de bu süreç yaşanmış, aydınlanma devrimi bu toprakları da etkilemiş verilen büyük bir mücadele sonucunda Türk Milleti de egemenlik hak ve özgürlüklerine kavuşarak milli egemenlik ilkesi üzerine bina edilmiş ve asli görevi millete hizmet olan yeni bir devlet kurulmuştur.

Cumhuriyet devriminin özü milli egemenliğin tesisi ve millete hizmetle yükümlü, çağdaş bir devletin kurulmasıdır.

Fakat ne yazıktır ki devrim yapmak ve hukuku değiştirmek kafaları da aynı hızla değiştirmeye yetmemektedir, binlerce yıldır kafalara ya da sosyal genlere işlemiş anlayışları değiştirmek hiç öyle kolay değildir.

Bu yüzden de hem halkın kafasında yer etmiş bir “baba devlet” ve “kutsal devlet” kavramı ve hem de devlet bürokrasisine hâkim olan “kutsal devletin kutsal rahipleri” anlayışı Cumhuriyet döneminde de kırılamamıştır.

Özellikle devlette atanarak ya da seçilerek belirli bir makama gelen kişiler için devleti kutsal, kendilerini de kutsal devletin hizmetkârı kutsal rahipler olarak görme alışkanlığı bu ülkede demokrasinin gelişmesinin önündeki en önemli engel olarak durmaktadır.

Bu düşünce yüzünden hem atanmış ve hem de seçilmiş kamu görevlileri devletin menfaatlerini halkın menfaatlerinin önüne almakta, halkın hak ve özgürlüklerindense devletin gücü ve hükümranlığı ön plana çıkarılmaktadır.

Devletin ve kamu yönetiminin dokunulmazlığı ve sorgulanamazlığı da en temelde bu yüzdendir.

Birçok kamu görevlisi ise bu durumdan son derecede memnundur, bu durumun değişmesine ikbal ve iktidar kaybetmeye yanaşmayan bu kesim demokrasinin gelişmesini de engellemektedirler.

Bu kesim bazen dini, bazen milliyetçiliği ve bazen de ekonomik gerekçeleri kullanarak bu düzenin değişmemesi için elinden gelen her şeyi yapmaktadır. Özellikle milliyetçi muhafazakâr kesimin devletçilik konusundaki zaafı ve kavramsal kafa karışıklığı ise kutsal devletin kutsal rahiplerinin fevkalade işine gelmektedir.

Son söz olarak da şunu söyleyeyim bu duruma ilk karşı çıkması gereken kesim Türk Milliyetçileri olmalı, milli egemenlik hak ve özgürlükleri ilkesi üzerine bina edilmiş millete hizmetle yükümlü devlet modelini esas olarak milliyetçiler savunmalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları