Ermenilik: Tarihi bilelim!

Bütün Türkleri kesseler birilerinin yürekleri soğumayacak...             24 Nisan geldi çattı... Bu yıl 1915 yılı hâdiselerinin 99. yılı... Seneye 100. yılı olacak. 24 Nisan 2015’e kilitlendik. Kiminin gözünde kin; yüreğinde ateşîn bir intikam hissi; kiminin gözünde endişe, yüreğinde tarifsiz bir sıkıntı...
Büyük acılar yaşandı. Bunda hepimiz müttefikiz. Acılar bir kavme mahsus değildir; en büyük acıyı koskoca imparatorluğu kaybeden Türkler yaşamıştır; 19. yüzyıldan 20. yüzyılın ilk çeyreğine kadar milyonlar katledilmiştir.
Sempozyumlar düzenleniyor... Bilgi Üniversitesi, malûm anlayışla “Ermeni soykırımı” dedi. Aydın Üniversitesi, meseleye, zaruretler ve olmaması gereken hâdiseler çerçevesinde yaklaştı. Başka kuruluşlar da konunun içinde...
Geçmişte “soykırım” tartışmasına girdik, çok yazdık... Keşke çatışmalar olmasaydı, keşke tehcir olmasaydı, keşke istenmeyen ölümler olmasaydı...
Ve tarih “keşkeler”le hesaba çekilemiyor.
Olmaması gereken için, herkesin el ele vermesi şart. 
“İntikam” hissiyle yaşayamazsınız. 
Azerbaycan’ın % 20’si işgal altında; bir tarih yok edildi. Bir milyon göçkün 20 yılı aşkındır, yerleşik düzen kuramadı. Topraklarına dönmenin hayali içindeler.
1915 hâdiselerin üzerinden 99 yıl geçti; büyük acıları anlamak mümkün ama geçmişin hâdiselerini bugüne taşıyarak, Türkleri birtakım menfîliklere mahkûm etmek, sonunda “Türk” bırakmama hesabı yapmak kabul edilebilir mi?
Gerçekten maksat acıları paylaşmaksa, “acı”  iki taraf içindir. 
Geçmiş olaylar siyasîleri bir yere kadar ilgilendirir; ders çıkarılacaktır. Asıl ilgilenecekler tarihçilerdir. Tarihçilerin gerçeklere ulaşması dikkate alınmaz, sadece intikam körüklenirse, “maksat” ın mahiyeti değişir.
Türk Yurdu dergisin Mart 2014 sayısında bir makale dikkatimi çekti: “Türk Ermeni İlişkilerinin Kayıp Halkası: Gregoryen Türkler”.
Makalenin yazarı Mehmet Niyazi Sezgin, Dışişleri Bakanlığı’nda görevli... Araştırmasının bakanlıkla ilgisi bulunmuyor; ciddî bir çalışma yapmış ve yedi sayfalık makalede, 48 kaynak kullanmıştır. Hemen girişte Ermenistan’ı tarif ediyor: 
“Ermenistan ismi, sınırları belirsiz olmakla birlikte, Güneydoğu Anadolu ve Güneybatı Kafkasya’yı kapsayan ve iç bütünlüğü bulunmayan bir coğrafya adı olarak tarihte yaygın biçimde kullanılmıştır. Aslında bugün Ermeni olarak adlandırdığımız millet, kendisine Hay ve yaşadığı bölgeye de Hayastan demektedir. (...) Bugünkü Ermeni milleti ile kadim Ermenistan coğrafyasının tarihî bir bağı bulunmamaktadır. (...) En az iki yüz değişik etnik grup feodal bir toplum oluşturarak birleşip Ermeni halkını oluşturmuştur.” 
Bu 200 grup içinde “Türkler” var mıdır? İz sürelim: Araştırıcı Ermenilerin aslında Türk olduklarına dair iddiaların da oluğunu belirtiyor. Bunu geçiyoruz.  “Gregoryen Türkler”  kimler? 
Gregoryen, Ermenilere has bir Hristiyan mezhebi ve  “Ermeniler”i milletleştirmiştir, diyebiliriz. Anadolu’da bir grup Türk de Gregoryen mezhebi içinde eritilerek Ermenileştirilmiştir. Bu hususta ilk makale 1934’te Ülkü dergisinde Hasan Fehmi’nin imzasıyla çıkmıştır. Mehmet Niyazi Sezgin de bu makaleye atıfta bulunuyor. 
Tarihi bilmeden konuşmayalım. 

Yazarın Diğer Yazıları