Hesap kapanmayacak!

Cizre'nin nasıl yıkıma uğradığını gördük. Diyarbakır'ın merkezi Sur da öyle muhakkak. Sur'un tarihî bir hususiyeti var. Ulu Cami orada... Kurşunlu Cami orada... Ziya Gökalp'in, Cahit Sıtkı Tarancı'nın kale gibi evleri orada. Bir tarihte o daracık sokaklarda dolaşmış röportajlar yapmıştım. Ulu Cami'de alnım secdeye gelmişti.

Ziya Gökalp, Malta sürgünlüğü dönüşü, Millî Mücadele'nin bitiminde, Diyarbakır'da "Küçük Mecmua"yı çıkarmıştı. O "Küçük Mecmua"da "Türklerle ve Kürtler" makalesinde 2 unsunu öyle ele almıştır ki, çekseniz koparamıyor, bölseniz parçalayamıyorsunuz.

Gökalp makalenin sonunda "hulâsa" diyor ve şu yoruma varıyor:

"Türklerle Kürtler bin senelik, müşterek din, müşterek tarih, müşterek bir coğrafya neticesi olarak, hem maddî, hem manevî bir sûrette birleşmişlerdir. Bugün ise müşterek düşmanlar, müşterek tehlikeler karşısında bulunuyorlar. Bu tehlikelerden ancak müşterek bir azîm ile kurtulabilirler. O hâlde büyük bir kanaatle diyebiliriz ki bu iki milletin, birbirini sevmesi, her iki taraf için hem dinî, hem siyasî bir farîzadır: Kürtleri sevmeyen bir Türk varsa, Türk değildir; Türkleri sevmeyen bir Kürt varsa, Kürt değildir."

Peki, "Bu sözlere aynan katılıyorum." diyen kim? "Hulasa"daki son cümleyi sık tekrarlayan Alparslan Türkeş'ti. Bilenler Türkeş'i akla getirebilirler ama o değil! O sözlere aynen katıldığını söyleyen Abdullah Öcalan'dır.

Bu makale 1999'da, İmralı duruşmalarında söz konusu olmuştu. Şehit ailelerinin avukatlarından Fuat Turgut, A. Öcalan'a "Ziya Gökalp' in görüşlerine katılıyor musun?" diye sormuş, A. Öcalan da: "1922'de yazdığı Kürtler ve Türklerle ilgili yazısına tamamen katılıyorum." demişti. (Gökalp'in makalesinin tamamı, duruşmalardaki bütün konuşmalar, savunmalar, mütalaalar, kararlar, kulisler… hepsi "İmralı'daki Konuk" kitabımızda.)

Devlet, A. Öcalan'ı kullanamadı. A. Öcalan, İmralı'da, art niyetini gizlemiş, "millî birlikçi" bir hüviyet sergilemek istemişti. Ankara, sopa mı gösterirdi, havuç mu uzatırdı, bilemem ama onu bu çizgide tutabilirdi. Kıymet verilince adam havaya girdi.

Ak Parti Hükûmeti'nin A. Öcalan'la pazarlıkları yayınlanıyor. Ankara'nın A. Öcalan karşısında nasıl kılındığını, nasıl el avuç ovuşturduğunu okudukça, gururu payimal edilmiş Türk milleti adına utanç ve tiksinti karışımı bir hisse kapılıyorsunuz.

 Cahit Sıtkı Tarancı... "Memleket İsterim" şiirini bu köşede kaç defa yazdım... Her gün yazsam yeridir:

"Memleket isterim / Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun; / Kuşların çiçeklerin diyarı olsun. // Memleket isterim / Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun; / Kardeş kavgasına bir nihayet olsun. // Memleket isterim / Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun; / Kış günü herkesin evi barkı olsun. / Memleket isterim / Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun; / Olursa bir şikâyet ölümden olsun."

Diyarbakırlı Gökalp'tan, Diyarbakırlı Tarancı'dan ve payitaht İstanbul işgal edildiği gün, karalar bağlayıp "Kara Bir Gün"ü yazan Diyarbakırlı Süleyman Nazif'ten ne kaldı bize?

Sur, Cizre...  PKK yüzünden yıkıldı ama PKK'nın önünü açan kim?

Hesap kapanmayacak!

 

Yazarın Diğer Yazıları