İnsanlığımızdan utanır olduk...

Türkiye'nin bugün en büyük sorunu, dürüst ve vicdanlı bireyler yetiştiremiyor olmasıdır. Diğer bir ifade ile maalesef iyi insan ve iyi vatandaş yetiştiremiyoruz. Milleti temsil eden TBMM ve "Saray" mensuplarından son birkaç hafta içinde duyduğumuz sözler, oralarda yaşanan siyasî manevralar toplum olarak ahlâken çökmüş olduğumuzun resmidir. Olup bitenleri gördükçe insanlığımızdan utanır olduk. İşte size -parça bütünün habercisidir kabilinden- iki örnek: İhsan Özkes ve Burhan Kuzu... Biri eski müftü, diğeri "anayasa" profesörü.

Önce eski müftüden başlayalım. İhsan Özkes 2 Nisan 2015'te "Hz. Muhammed 'Saray'a girmezdi. Orada israf var, haram var." demişti. 30 Ağustos'ta kendisi tıpış tıpış 'Saray'a girince "Hz. Muhammed bugün yaşıyor olsa Saraya girer mi, bu akşam orada hissettim ki kesinlikle girerdi, çünkü orada sünnetten emareler çok." buyurmuş.

Dikkat ederseniz bu ifade -geçtik siyasî ahlâkı- dinî açıdan problemli:

Eski müftü İhsan Özkes "Saray"da sünnet var, diyemiyor. "Saray'da sünnetten emareler (izler) var" diyor. Sünnetin değil de, sünnetten alametlerin bulunduğu yeri Hz. Peygamberimiz niye teşrif etsin?

Ayrıca, söz konusu "Saray" Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan'ın başında bulunduğu "Beştepe Külliyesi" olduğu ve buraya ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dâveti neticesinde gidilebildiği düşünüldüğünde Erdoğan'ın -hâşâ sümme hâşâ- Hz. Peygamberimizi "Saray"a dâvet etmesi gibi -maazallah- insanı küfre götürebilecek tehlikeli bir durum var. Bu nasıl benzetme öyle?

Müftümüz böyle yaparsa halkın dalkavukluğuna ne diyeceğiz. İmam cemaat meselesi yani...

Gelelim anayasa profesörü ve Saray başdanışmanı Burhan Kuzu'ya...

Hepimizin hatırlayacağı üzere, bir süre önce PKK'lı teröristlerin saldırısında şehit düşen Jandarma Yüzbaşı Ali Alkan'ın cenazesinde şehidin ağabeyi Yarbay Mehmet Alkan tabutun üzerine kapanıp "Ali'm, Ali'm" diye ağlayarak "Düne kadar çözüm diyenler ne oldu da şimdi savaş diyor" diye feryat etmişti.

Bu durumu yorumlayan Saray başdanışmanı Burhan Kuzu: "Yarbay Mehmet Alkan'ın cenazedeki hareketi siyasî kokuyor. Hukuken soruşturma açılması gerektiğini düşünüyorum. Ben subayların yemin metnine de baktım. Orada askerlerin gözünü kırpmadan öleceğine dair ifadeler var" buyurmuş.

Burhan Kuzu'nun bu ifadeleri karşısında çok ağır sözler sarf edilebilir. Ama biz bize yakışan şekilde üslûbumuzu bozmadan düşüncelerimizi sıralayacağız:

Sayın Kuzu, keşke 7 Haziran seçimleri öncesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan il il dolaşarak yaptığı konuşmalarla tarafsızlığını ihlâl ederken "Cumhurbaşkanlığı yemin metni"ne de bir zahmet baksaydınız ve bugün danışmanlığını yaptığınız cumhurun başına -kamuoyu önünde olmasa bile- özel görüşmelerinizde yemin metnindeki "tarafsızlık" ilkesini hatırlatsaydınız, emin olun bugün subayların yemin metnine bakma ihtiyacı duymayacaktınız.

Size şunu hatırlatmak isteriz ki tabuta kapanarak ağlayan bir insanın sözlerinde ne siyaset kokar ne de para-pul, makam-mevki hırsı... Kalbi taşlaşmış, koklama duyusuna kadar "havâss-i hamse"sinin tamamı parti taassubuna bulaşmış insanlar ancak tabuta sarılıp ağlayanların feryadında siyaset kokusu hisseder...

Demem o ki bugün geldiğimiz noktada bu tip tarafgirliğin, partizanlığın ve dalkavukluğun büyük payı vardır. Aklı hür, fikri hür, vicdanı hür nesiller yetiştiremedikçe korkarım bu sıkıntıları çekmeye devam edeceğiz. 

Son söz şairin:

"Dünya, -mecbur kalmadıkça- yaşamak için vardır//Yazık ki bize demişler hep ölmek için vardır." (Li-müellifihî)

Yazarın Diğer Yazıları