Külliye derken irade derken

M. Kemal, "Her ta­ar­ru­za kar­şı, da­ima, mu­ka­bil ta­ar­ruz dü­şün­mek lâ­zım­dır." der. (Nutuk, 1927, s. 324).

M. Kemal, bu sözü, İstiklal Savaşı'nın safhalarını anlatırken söylemiştir.

Bir şeye karar verirken aksülamelleri de düşünmek gerekir.

R. T. Erdoğan, belediye başkanlarına istifa etmeleri için bastırıyor. Peki,  direnebileceklerini hesap etmiş miydi?

Herhâlde "karizma"sına güvenmiş ve partinin ancak kendisiyle var olabileceğini hesabını yapmıştır.

Kendisini hesaba katan karşısındakini de hesaba katmalıdır. Herkes bey'atçı olmaz. Kimileri damarına bastığın an tavrını ortaya koyar.

İstanbul gibi, Ankara gibi, Bursa gibi, Balıkesir gibi belediyelerin başkanlarına, "Sizi ben getirdim, ben götürüyorum. Pılınızı pırtınızı toplayıp gidin!" nasıl denebilir?

O insanları belediye başkanlığına aday gösterirken bir "değer" görüyorsunuz… Kendi değerinizle birleştiriyor ve bir güç tekevvün ettiriyorsunuz.  Gün geliyor, o kişinin halkın karşısında bir "değer" kazandığını dikkate almayıp iradesini yok sayıyorsunuz. Ve asıl halkın iradesini tepeleyip geçiyorsunuz!

Belediye başkanlarına "Suçun şudur!" demeden istifa etmesi istenebilir mi?

Bu kişilerin halkın karşısında düşecekleri vaziyet partiyi de sorgulatır.

Balıkesir Belediye Başkanı Ahmet Edip Uğur'un hafta içinde yaptığı toplantı anlamlıydı. Hem görüntü olarak anlamlıydı, hem sözleri itibarıyla...

Görüntü şöyle: Türk bayrağının yanına Atatürk'ün posteri asılıydı. Bayrağın diğer tarafında mutat olarak R. T. Erdoğan'ın posterinin asılı olması gerekirdi.

Bir Ak Partili Atatürk'ün üstelik kalpaksız posterini asıyor ve üstelik R. T. Erdoğan'ın posterine, bile bile itibar etmiyor.

Bu görüntü, R. T. Erdoğan'ın gücünün kırıldığı görüntüdür. Buna meydan veren de "Reis"in bizzat kendisidir.

Başkan, "Reis"e açık açık meydan okumuştur.

Başkan A. E. Uğur "İrade-i külliye ne derse o olur." demiştir. Haberlerde, "külliye"nin "Saray"a gönderme olduğu yorumu yapılmıştır.

Bu haberi dinlerken lisede okuyan kızım, "Baba bu külliye o külliye değil. Biz din dersinde gördük, Allah'ın iradesi kastediliyor." deyince, uyandım.  Hâlbuki yazılarımda irade-i külliye ve irade-i cüziye konularına da girerim.

A. E. Uğur öyle, sokakta bulunup getirilmiş, "Ben varsam varsın." denilecek bir isim değil. Üç dönem milletvekilliği yaptığı gibi, Ak Parti yönetiminde de söz sahibi olmuş. O "veda konuşması" sanılan konuşmasında "irade-i külliye"nin geçtiği bölümü okuyalım:

"Bir de irade-i külliye var, bütün kâinatı kontrol altında tutan. En son irade-i külliye ne derse o olur. Bu işin içerisinde vefa da var veda da var. Cenab-ı Allah'tan şahsım için hayırlısını niyaz etmesini istiyorum."

Reisçiler, ısrarla "Saray"a "Külliye" deyince irade ve külliye arasında bağ kurulup "Reis ne derse odur." manası çıkarıldı.

Belediye Başkanı "Allah ne derse o olur." diyor ve bunu zaten konuşmasında, yukarıda okuduğunuz gibi, açıklıyor.

AKP'de, artık inişin hızlanacağını söyleyebiliriz. 

Yazarın Diğer Yazıları