Meczubu sevindirik etmeyelim!

ABD'de ikamet eden biri darbe yapmaya kalkışırsa kimin adına darbe yapmak ister? Çok basit bir soru ve cevabı belli!

Fethullah Gülen, R. T. Erdoğan ABD'ye indiği gün, Washington Post gazetesinde bir makale yayınladı. F. Gülen'in tehlikeli oyununa, maalesef bizden başka temas eden olmadı. Neydi o tehlikeli oyun?

F. Gülen, Batı'yı "Türkiye halkının demokrasilerini tekrar ayağa kaldırmak için Avrupalı müttefikleri ve ABD'nin desteklerine ihtiyaçları var." sözüyle müdahaleye çağırıyor. Yazısının bir yerinde Türkiye'yi ayrıştırıyor, kendisince neden "müdahale" edilmesi gerektiğini sıralıyor:

"Sivil toplum, gazeteci, akademisyen ve Kürt vatandaşlara karşı sürmekte olan zulüm ülkenin uzun vadede istikrarını tehdit eder hale gelmiştir. Toplumda halihazırda AKP rejimi etrafında derin bir kutuplaşma meydana gelmiştir. Türkiye'nin şiddeti meşru gören radikallere kucak açarken Kürt vatandaşlarını ümitsizliğe sevk eden diktatöryel bir rejim haline gelmesi Orta Doğu güvenliği için bir kâbus olacaktır." (15 Mayıs 2017).

F. Gülen, yazısının bir yerinde yelpazeyi genişletiyor, "Sistematik bir zulüm kampanyası başlattı. Kürtler, Aleviler, laikler, solcular, gazeteciler, akademisyenler ya da irtibatlı olduğum ... Hizmet camiası katılımcıları..." diye sıralıyor.

Akıl dışı "Kürtler", "Aleviler" demesi, daha önce de yazdım, Batı'nın ayrıştırıcı hassasiyetleri önüne yem atmaktır; Türkiye'ye karşı emperyalistleri harekete geçirmek, Batı'nın "Şark Meselesi"ni kökten halletmektir.

CHP'nin öncülüğünde halkı "adalet" için yürümek mecburiyetinde bırakanlar bir düşünmeli... Gerçekçi olalım... Kimseye koz vermeyelim. 

Bizim içeride birliği sağlayabilmemiz için, adalet önündeki engelleri mutlaka kaldırmamız gerekir.

R. T. Erdoğan'ın kullandığı dil... Hakikaten rahatsız edici dil. Devleti yönetenler kucaklayıcı olmalı, insanı kazanmayı esas almalı. Her kesimden R. T. Erdoğan'ın üslubu tenkit ediliyor. "İslâmın manası barıştır." diyenlerin sevgi dilini kullanmaları, adaletsizlikleri asıl onların dile getirmeleri gerekmez mi?

OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu'nun çalışmasına dair usul ve esaslar Resmî Gazete'de yayınlandı. 17 Temmuz'dan itibaren yedi kişilik komisyon, 200 kişilik alt komisyonla birlikte faaliyete geçecek. Maddeleri incelediğiniz zaman, bu komisyondan pek bir şey çıkmayacağını anlıyorsunuz. Kanallarda, işi bilenlerin tartışmaları da bunu gösteriyor.

Şikâyet olmasa böyle bir komisyon kurulmazdı. Hükûmet edenler, asıl AİHM'in önüne gidilmesini engellenmek için, böyle bir komisyon istediler muhtemelen. Venedik Komisyonu'nun raporunda tavsiye ediliyordu. AİHM, bu tavsiyeyi dikkate almış, bir müracaatı geri çevirmiş, "Önce komisyona gidilmeli." demişti.

Şikâyetlerin tek tek incelenmesi çok zaman alacak ve verilen kararlar hiçbir işe yaramayacaktır. Genel kriterler tespit edilip insanların işlerine dönmeleri sağlanmalıdır. Tutuklular eğer darbeye katılmamışlarsa, darbecilerle bir bağlantıları yoksa bırakılmalı, sonra incelemede bir şey çıkarsa işten atılmalı, "bağımsız" mahkemelerde ceza alırlarsa hapse konulmalıdır.

Peşin peşin insanlar suçlanıyor, cemiyette çok derin yaralar açılıyor.

Meczubu sevindirik etmeyelim!

Yazarın Diğer Yazıları