Mevlânâ ve takipçilerinde birlik fikri…
Yarın "şeb-i arûs"… Yani Hz. Mevlânâ'nın 742. vuslat yıldönümü. Bu vesile ile yaşamakta olduğumuz şu hassas dönemi de dikkate alarak Mevlânâ ve Mevlânâ takipçilerinden birlik ve beraberliğe dair -doyumluk olmasa da- tadımlık birkaç mesaj aktarmak istiyorum.
Mevlânâ'da birlik fikri deyince aklımıza ilk gelen şüphesiz Hz. Pîr'in şu beyti olacaktır:
"Bizim Mesnevî'miz birlik dükkânıdır, orada birden başka ne görürsen o, puttur." (Mesnevî, C. 6, Beyit: 1528)
Mesnevî birlik dükkânı olduğuna gِöre bu dükkândan etkilenenler de elbet AVM (alış veriş merkezi) değil, birlik dükkân açacaklardr. Nitekim Yunus Emre, Gülşehrî, Aşık Paşa gibi Mevlânâ muakkibi (takipçisi) şairlerimiz 13. ve 14. yüzyllarda insanlığıً hep birlik ve beraberliğe çağırmışlardır.
Mevlânâ'nın birlik dükkânından (Mesnevî) feyiz alanların başında şüphesiz Yunus Emre gelir. Nitekim o:
"Mevlânâ Hüdâvendigâr bize nazar kılalı / Onun göِrklü nazarı gِönlümüzün âyînesidir." buyurur. Ancak bu Türkmen kocasının sanırım dükkânı bile yok. Varsa da yağma etmiş, elinde asası şehir şehir, köِy kِöy
dolaşarak insanlar birlik ve beraberliğe davet etmiştir:
"Elif okuduk ötürü bâzâr eyledik göِtürü / Yaratılmışı severiz yaratandan ötürü."
Değilmi ki Allah yarattı; canlıymış cansızmış, gülmüş dikenmiş, siyahmış beyazmış hiç değişmez. Hepsini severiz. Çünkü biz kavga için değil, sevgi için varız.
Mevlânâ'dan feyiz aldًığının açıkça ifade eden şairlerimizden biri de Gülşehrî'dir. O, "Mantku't-tayr" adlı eserinde "birlik"e nasıl ulaşılır? sorusunun cevabını vermektedir.
Bilindiği üzere,"Mantku't-tayr" alegorik bir eserdir. "Birlik"e ulamak için kuşlar -siz bu kuşları insanlar olarak görebilirsiniz- yola çkarlar. Fakat yol çileli ve zordur. Bu sebepledir ki kuşların çoğu yolda peyderpey dِökülürler. Kimisi yeryüzünün güzelliklerine aldanır, kimisi zevkusefa tuzağına düşer, kimisi mal-mülk kazanma yoluna sapar, sonuçta birliğe çok az kuş/insan ulaşabilir.
"Mantku't-tayr"da anlatılanlar tasavvufî anlamda bir "vahdet fikri"dir diyebilirsiniz. Doğru, ama öyle olsa bile tasavvufu sosyal hayattan ayıramayız. Gülşehrî'nin verdiği örnekler hep etrafmızdan yani toplumdan alnmıştır. Ve bugün de çevremizde aynı şeyleri gِörebiliyoruz. Yani belli bir gaye için, yüce bir ideal uğruna yola çıkıp sonra da masaya, kasaya, nisâya yahut şöِhrete, şehvete, servete sapan nice insanlar var çevremizde…
Mevlânâ'nın Mesnevî'sinden etkilenen şairlerimizden bir diğeri de Aşık Paşa'dır. İşte size Aşık Paşa'nın birlik dükkânından (Garîbnâme) birlik beraberliğin önemine dair bir kıssa:
Eskiden yedi iklim dِört kِöşeye hâkim bir devlet adam varmış. Yıllarca saltanat sürdükten sonra bakar ki vakit saat yaklaşıyor. Oğullarını çağırarak her birinin birer ok alıp gelmelerini sِöyler. Birer ok ile huzuruna gelen oğullalarına önce herkesin ayrı ayrı ellerindeki oklar kırmalarn ister. Oğullar okları kolayca kırarlar. Tekrar birer ok daha getirmelerini söyler. Getirilen okları bir iple birbirine sıkıca bağlayan baba, şimdi kırın bakalım bu okları der. Oğullar denerler fakat ne kadar güç sarf ettiyseler de kıramazlar. Bunun üzerine babalar:
"Pes bilin yalnz kişi güçsüz olur/Birikenler devleti uçsuz olur" diyerek anlatılan kıssadan çıkarlması gereken hisseyi özetler.
Ksacas; Sürüden ayrılan koyunu kurt kapar., Bir elin nesi var, iki elin sesi var., Birlik dirliktir., Bir el bir eli, iki el yüzü yıkar., Nerede birlik orada dirlik., Yalnız taş duvar olmaz vb. nice atasِözümüz yukarıda birkaçına işaret etmeye çalıştًığımız atalarımızdan ve onların eserlerinden bizlere süzülüp gelen her devirde geçerli tarihî hakikatlerdir. Başta Mevlânâ, Yunus, Güleheri, Aşık Paşa gibi bize birlik ve beraberlik yolunu açan büyük şahsiyetlerin söylediklerinden ders alarak hassas bir dِönemden geçtiğimiz şu günlerde birliğimizi, dirliğimizi korumakta daha duyarlı olalım der, 742. vuslat yıldِönümünde Hz. Mevlânâ'yı rahmetle anyoruz…