Mevlit Kandili'nin düşündürdükleri...

Dün gece "Mevlit Kandili"ydi. Yani Hz. Peygamberimizin doğum yıldönümü... Camilerimiz aydınlatıldı, minarelerimiz mahyalarla süslendi. Mabetlerimizde mevlit okundu, Kur'ân-ı Kerim tilâvet edildi, hocalarımız âlemlere rahmet olarak gönderilen Resûlullâh Efendimizin doğduğu gece ve sabahında meydana gelen harikulade olaylardan bahsettiler, vecde gelen cemaat zaman zaman tekbir sesleri ile kubbeleri inletti...

Tabii bütün bunlar yüzyıllardan beri devam edegelen güzel âdetlerdir ve bundan sonra da devam edecektir. Ancak ben diyorum ki bu tip merasimler asıl maksadından uzaklaştırılarak sıradan âdetler haline getirilirse topluma pek bir şey kazandırmaz. Nitekim kazandırmıyor.

Hz. Peygamberimizi doğum yıldönümünde anmanın hedefi, onun tebliğ ettiği dini daha iyi anlamak ve daha iyi yaşamak olmalıdır. Fahri kâinat Efendimiz "Ben güzel ahlâkı tamamlamak üzere gönderildim" buyurduğuna göre özellikle Mevlit Kandilleri güzel ahlâkla, Peygamber ahlâkıyla ahlaklanmak için birer vesile addedilmelidir.

"Peygamberimizin doğduğu gece Kisrâ'nın sarayı çatladı, bütün putlar devrildi, kiliseler sarsıldı..." diyerek İslâm'ı menkıbeleştirmek belki cami cemaatini heyecanlandırabilir ama dinimizi yüceltmez, aksine "İsrâiliyyât"a boğar.

İslâm'ı "menâkıpnâme" yahut "gazavatnâme" üslûbuyla anlatırsanız bilmeyerek de olsa IŞİD'in güçlenmesine yardım etmiş olursun.

Konumuza dönecek olursak, tekrar söylüyorum, Peygamberimizi anmak, peygamber ahlakıyla ahlaklanmak içindir. Bu da hak, adalet, sevgi, saygı, güler yüz, tatlı dil, kalp kırmama gibi insânî ve ahlâkî değerleri hayata geçirmekle mümkün olur. Zulüm, haksızlık, kibir, gurur, haset, kin ve düşmanlık hayatımızın bir parçası olmuşsa cami önünde kandil simidi dağıtmışız, ne kıymet ifade eder?

Dînî ritüeller amacından uzaklaştırılarak "rutin âdetler" haline getirilirse "ibadet" olmaktan çıkar. Yunus Emre:

"Bir kez gönül kırdın ise bu kıldığın namaz değil//Yetmiş iki millet dahı elin yüzin yumaz değil" derken bu gerçeği çok güzel ifade etmiştir. İlâhî buyrukta açıkça belirtildiği üzere, namaz insanı kötülüklerden alıkoyar. Hem namaz kılıyor hem de kötülük yapıyor, kalp kırıyorsak kıldığımız namaz günlük birtakım hareketlerden ibaret kalır ki bunu başkaları da yapıyor. Müslüman olmayanlar ellerini yüzlerini yıkamıyorlar mı? Belli zamanlarda hareket yapmıyorlar mı?

Âlemlere rahmet olarak gönderilen bir Peygamberin ümmeti en başta merhametli olmak durumundadır. "Karıncayı bile incitmemek" yahut "Karıncaya bile ulu nazarı olmak" tabirlerinin vücut bulup yaygınlaştığı bir medeniyetin mensuplarının, değil kamera eşliğinde insan boğazlamak, kurban kesmeye bile eli zor varır.

Sözün özü; eğer bugün dînî hayatımızda birtakım olumsuzluklar yaşıyorsak -ki yaşıyoruz- bunun temelinde İslâm'ı yanlış anlamamız yatmaktadır. Yani suyu pınarın gözünden içmiyoruz, içemiyoruz. Dinimizi hurafelerden, menkıbelerden ve gazavat kültüründen kurtaramıyorsak gerçek İslâm'dan uzaklaşmaya devam edeceğiz demektir. Mevlit Kandili'nde bunları düşündüm...

Yazarın Diğer Yazıları