MHP'ye dair

Doç. Dr. Baran Dural'la görüştüm. Baran Dural, Milliyetçi Hareket üzerine çalışıyor. "Hareket" üzerine, muhalled iki kitabı vardır. Hatırlarsınız bahsetmiştim: Milliyetçi Hareket-Pratikten Teoriye (600 s.),  Milliyetçiliğin Yakın Tarihi (640 s.).

Milliyetçi Hareket tartışmaları başlayınca ilk görüş alınacakların başında Doç. Dr. Baran Dural gelir.

MHP'deki son gelişmeleri Baran Dural'a sordum: Milliyetçi Hareket nereye varır? Doç. Dr. Dural'ın cevabını kesintiye uğratmadan aynen veriyorum:

"CHP iri ve hantal bir ana muhalefet partisi olarak siyasetin bağımlı değişkeni. Eğer AKP günün birinde hükümetten düşürülecekse bu noktada merkez siyasetin bağımsız değişkeni MHP'dir. MHP Genel Başkanı kurmaylarıyla birlikte 2011 seçimleri öncesinden 1 Kasım 2015'e kadar, MHP'nin kurduğu oyun planıyla AKP'yi hedef alan, kendi içinde tutarlı bir program yürütüyordu. Bu programın başarısı Haziran 2015'te tescil edildi. CHP'nin yerinde seyrettiği bir siyasal atmosferde MHP oyları yükseldikçe AKP oylarında dramatik bir düşüş yaşanacağı ortaya çıktı. Bu anlamda Haziran seçimleri Bahçeli ve ekibinin başarısıydı.

Ne var ki Genel Merkez yönetimi Haziran-Kasım arasındaki dönemi iyi değerlendiremedi. Benim de, kimilerinin gösterdiği yoğun tepkiye rağmen desteklediğim 'Hayırcı' politika, Kasım seçimleri arifesinde halka anlatılamadı. Oysa bu politika hem tutarlı hem de doğruydu. Bahçeli ve ekibi MHP tarihinde ilk kez MHP'nin oyun kurucu olduğu ve siyasal gelişmeleri dışarıdan takip etmediği bir dönem yaşattı. Ancak bu noktada AKP'nin yardımına kurucu Genel Başkan Recep Erdoğan yetişti ve kendi kurmay ekibiyle beraber, MHP'nin oyun planını bozdu. Bu, partide büyük bir düş kırıklığı ve tükenmişlik sendromu yarattı.  Sanırım partide toparlanmanın yeniden sağlanması için Bahçeli'yle uzun yıllardır politika yapan ve yorgunluk emareleri gösteren bir grubun bir süreliğine 'dinlendirilmesi' gerekiyor. Böylelikle partide 'fırsat arayan', kendini göstermek isteyen farklı eğilimlerle bütünleşilebilir ve kan değişimi sağlanmış olur.

   Biraz da parti içi muhalefetin üzerinde durmak gerekirse, muhalefetin özellikle ideolojik donanım ve perspektifte sınıfta kaldığı bir dönem geçirildi. Ülkücü Hareket bir akar su, MHP sınırları Türk milliyetçiliğince çizilmiş bir iç deniz, Türkiye ise açık denizdir. Adayların, delegelerin ağırlıklı kısmı geleneksel Ülkücü tabandan geldiği için sadece bu kesime yönelik yürüttüğü sığ 'dava retoriği', MHP'den umut bekleyen kitleler için hiçbir anlam ifade etmiyor. MHP burada sadece liderini seçmiyor. Aynı zamanda Başbakan adayını hatta olası bir seçimde Erdoğan'a karşı Cumhurbaşkanı'nı belirliyor. Eğer MHP Genel Başkan adayları söylemleriyle, dar gelirli-işçi-memur-emekçi-beyaz yakalıların dikkatini çekemiyorlarsa o zaman bir partide Genel Başkan değişikliğinin anlamı, hedefi kalır mı? Tüm adayların akar suyu geçerken, açık denizde yani delegeyi geçerken Türk milleti önünde boğulmayacaklarını kanıtlamaları gerek."

Doç. Dr. Dural en şunu söyledi: "Bazen siyasal süreçler, hukuksal süreçlerin önüne geçer. Bu kaosun son bulabilmesi için, sağlıklı bir kongre sürecine geçilmesine ihtiyaç var."

NOT: MHP'nin Gidici Genel Başkanı, gazetemizi "eski çağ" diyerek yaftalamaya kalkıştı. Bu gazetede biz de yazıyoruz. Ayıptır. Bizi, durduğumuz yeri, en iyi bilmesi gereken odur. Herkese hakaret yağdırmasını ve bu hırçınlığını, gidiciliğine bağlıyorum.

 

Yazarın Diğer Yazıları