Ne olacak halimiz?

                Her gün gelen şehit haberleriyle birlikte ocaklara düşen kor ateşi, yetim kalan çocuklar, dul kalan gelinler ve biçare ana babalar. Diğer tarafta sıra bana ve çocuğuma ne zaman gelecek diye bekleyenler. Neyle karşılaşacağını bilemediği için sokağa çıkarken etrafıyla helalleşen insanlar. Tüm bunlar huzurun olmadığı, güvenliğin kalmadığı ülkemizden manzaraları oluşturmaktadır.

                Yıkılan yuvalar, tahliye edilen yerler ve rehin alınan insanlar. Yakılan okul ve camiler, kazılan hendekler. Harcanan milyarlar ve devlete karşı kaybedilen güven. Yayınlanan bildiriler, dost bildiklerimizin teröre verdiği silahlar ve yol geçen hanına dönmüş sınırlar. Çevremizin dostumuz olmayan ülkelerle çevrilmesi.  Geçmişten hesabı olanların intikam duyguları ve ekonomiye vurulmaya çalışılan darbelerin yıkmaya çalışılan ülke benim memleketimdir.

                Can ve mal kayıplarımızın yanında, önü alınamayan zamlarla üreticiden 1'e alınanların tüketiciye 10'a satılmasının seyredilmesi. Karaborsanın ve tefeciliğin pirim yaptığı, halkın ise açlığa mahkum edildiği anlar. Masum ve dürüstlerin ezilerek arsız ve hırsızların onura edildiği bir adalet anlayışı. Güçlünün zayıfı ezdiği, büyük balığın küçük balığı yuttuğu bir deryaya dönüşen bir ortamda inançların sömürüldüğü zamanlardır.

                Vahşi kapitalizmin uygulandığı, kendi vatandaşından çok başka milletlerin vatandaşlarına sahip çıkıldığı günler. İş,sağlık, eğitim ve diğer alanlarda dışarıdan gelenlerle ülkenin bazı bölgelerinde yaşayanlara gösterilen itinanın, bu memleketi kendilerine canıyla yurt edenlerin torunlarına gösterilmemesi. İktidarın muhalefete soyunup, muhalefetin iktidara laf yetiştirme telaşına düştüğü ve bu telaşla bölücülere çanak tutulduğu yıllar.

                Türklüğün tu kaka edildiği, Türk olmayanların baştacı yapıldığı söylemler. Şehit cenazeleri yerine terörist cenazelerine giden vekillerin yaptığı siyaset. Ekmeğini yediği ülkenin bayrağını yakanlar, mecliste bile partilerin içindeki bazı vekiller marifetiyle bölücülere methiyeler düzenler. Bölücülüğü kendilerine şiar edinmiş sözde yazar-çizer, sanatçı  ve akademisyenler. Yabancı ajanların baş köşeleri tuttuğu ve yaşananların körüklendiği bu topraklar.

                Böylesine adaletten yoksun, vicdanların köreltildiği bir ülkede hayat sürmek herhalde kolay olmasa gerek. Cennet vatanımızı bu hale getirerek yaşamlarımızı zehir edenler mi, yoksa yaşamı zehir ettirenlere mi görülmelidir? Bakıldığında ise baştakilerde görülenler, dini duyguların arkasına sığınarak ülkeyi bölünme noktasına getirmeleri ve halkı ekmeğe muhtaç ederek zengini, hırsızı, istifçiyi koruyarak yıllardır ülkeyi idare ettiğini söyleyenlerin oluşudur.

                Tüm bunları yapan iktidarın, zaman zaman aldatıldığını ileri sürerek, bırakın sorumluluk almayı hep başkalarını suçlayarak hedef değiştirmesi. Ülkenin kan gölüne dönüşmesinde bölücüleri kollayıp koruyarak, açlığa mahkum edilmemizde başkalarını suçlaması. Olayların bu hale dönüşmesine neden stokçuları denetlememesi, adaleti uygulatmaması ve azan bölücü yardakçıların dün sırtlarını sıvazlayarak yapmalardır. Uyguladıkları dış politikalar ile herkesi bize düşman ederek, Türk'ü yok sayıp, Arap ve Kürt hayranlığı besleyenlerdir.  Değerlerimizi yok sayıp, bir yerlere tavizler vererek bu günkü duruma getiren en büyük sorumlu bunlardır.

                Bakmayın bu günkü söylemlerine ve icraatlarına, yarınlarda yaptıklarının daha büyükleri ile karşılaşacağız. Nasıl olsa millet toprak gibi gökten yağan her şeyi kabul ediyor diye düşünüyorlar. Hani yanılıyorlar da diyemem. Ne de olsa böyle bir muhalefet olduğu sürece, durumda bir değişiklikte olmayacaktır. Baksanıza ana muhalefete, yaptıkları ve söyledikleri ile bölücülerin uzantısı olan siyasi partiden daha ileri gitmektedir.

                Muhalefetin diğer biri ise sanki istetme görevi almış, aşınmış lastik misali halka vereceği bir güven ufukta gözükmemektedir. Bir diğeri ise bu ülkeyi Türklere bırakmam diyerek her türlü dış odaklara uşaklık yaparak, desteklediği teröristlerle bölersem ben bölerim diye kan dökmeye devam etmektedir. Halk ise şehit cenazeleri geldikçe "Şehitler ölmez vatan bölünmez" sloganı ile deşarj olup, bu parti liderleriyle yapacak bir şey yok diyerek ne olacak bizim halimiz diye karar kara düşünmektedir.

                Parti liderleri ise babalarından miras kalmışçasına koltuklarına yapışmış bir halde, beni buradan kimse kaldıramaz ülkede demokrasi var diyerek halkla dalga geçmekte. Pekiyi durum böyle olunca ne olacak bizim halimiz? 

Yazarın Diğer Yazıları