Necip Fazıl ödülleri

Bizde ödüller hep ahbap çavuş ilişkisine dayanır. Arada menfaat bağı olmadan kimse kimseye ödül mödül vermez. Merkeplerin bile birbirini ödünç kaşıdığı bir dünyada bu tip çıkar takaslarını normal karşılamak gerekir. "Öv beni, öveyim seni" kuralı eskiden beri var. Benim itiraz ettiğim nokta, bütün bunlar yapılırken başkalarının aptal yerine konulmasıdır.

Biliyorsunuz geçen hafta İstanbul'da Haliç Kongre Merkezi'nde Necip Fazıl Ödülleri dağıtıldı.

..........

Ödül törenine evsahipliği yapan gazetenin genel yayın müdürü ertesi gün köşesinde mealen, 80 öncesinde İstanbul'da okuduğunu, o yıllarda dinî ve millî değerlerimize saldırmanın moda olduğunu, üniversiteler ve aydınlar arasında 'Allah' demenin suç teşkil ettiğini, 4 yıl boyunca namazlarını, müstahdemin müsamahasıyla bodrum kattaki kazan dairesinde kıldığını... anlattıktan sonra "... bugün millî ve mânevî değerlerimiz, 70'li yıllardakinden çok daha çeşitli ve çok daha şiddetli saldırılarla karşı karşıyadır" diye yazdı.

O zaman soralım:

Necip Fazıl "iksiri"yle hayat bulan (kendisinin ifadesi) sizler 13 yıldır iktidardasınız. Millî ve mânevî değerlerimiz 70'li yıllardakinden çok daha çeşitli saldırılara maruz kalıyorsa acaba problem sizde mi, 'iksir'de mi, yoksa Şems'de mi, Mevlânâ'da mı?

Tabii, bugün saldırı sadece millî ve mânevî değerlerle sınırlı değil. Yurdumuzun Güneydoğusu yangın yeri... Camiler, kütüphaneler alev alev yanıyor. Şehirler harabeye dönmüş. Her gün şehit cenazeleri geliyor, her gün birkaç eve ateş düşüyor... Bütün bunlar sizi ayakta tuttuğunu söylediğiniz Necip Fazıl iksirinin sonucu mu, yoksa sizlerin beceriksizliğinizden mi kaynaklanıyor?

Sakın bütün bunlar, siz müstahdemin müsamahasıyla kazan dairesinde namaz kılarken üst katlarda Karl Marx'ın, "Das Kapital"ini üçüncü defa okuyanlarla -çıkar uğruna- sarmaş dolaş olmanızdan kaynaklanıyor olmasın?

Demem o ki millî ve mânevî değerlerimiz tarihin en şiddetli saldırılarına maruz kalırken, ülke bölünmenin eşiğine gelmişken, Güneydoğu'da asker ve polis canı pahasına vatanı böldürtmemek için çırpınırken birileri İstanbul'da büyük bir şatafatla "öv beni, öveyim seni" tiyatrosu oynar ve toplumun da bu tiyatroyu hiçbir şey olmamış gibi alkışlamasını isterse bu, halkın aklıyla alay etmek olur. Bari bunu yapmayın...

Yazarın Diğer Yazıları