PKK güzellemesine çanak tutulmamalıydı

Bugün Prof. Dr. İskender Öksüz'ün, yeni çıkan kitabı "Bilim, Din ve Türkçülük"te işlediği "tek millet" konusu üzerinde duracaktım. HDP eşbaşlarının bir kanalda "ayırımcı" propaganda yapmalarına temas etmeden geçemeyeceğim.

Kanunen var olan bir parti istediği yerde faaliyetini yine kanunların çizdiği sınırlar içinde yürütür. Partinin faaliyetleri televizyon kanallarında da, gazetelerde de yer bulur, bulmalıdır da... İsterse en "aykırı" parti olsun. Ama parti mensupları kanunu dolanıp terör örgütünün propagandasını yaparlarsa, burada müdahale gerekir.  Emniyet güçlerini, savcıları kastetmiyorum. O parti mensuplarını ekrana çıkartanlar, mülâkat yapanlar "Dur bi dakka!" diyebilmelidirler.

Önceki akşam, dört tecrübeli gazeteci, ara ara "terör örgütü" falan deseler de, HDP'nin eşbaşlarının "PeKeKe güzellemesi"ne maalesef, sessiz kaldılar. Hele tutuklu c. başkanı adayının Güneydoğu'da il ve ilçelerimizde PKK militanlarının açtığı hendekleri savunmadık demeye gelen sözleri karşısında suskunlukları ve ona hak verir tavır takınmaları şaşırtıcıydı. Hâlbuki adam hendekleri savunmuştur. HDP'nin tutuklu eski eşbaşının geçmişte, ne dediğini araştırmaları gerekirdi.

Bir vakit HDP yönetimi beni savcılığa şikâyet etmişti. O eşbaşın 6-8 Ekim 2014'te 50'dan fazla kişinin katledildiği olaylarda kışkırtıcı konuşmasının metnini çıkarmış ve ifademe koymuştum. Netice takipsizlik.

Eski eşbaş Selahattin yalan söylüyor. Burada hendekleri nasıl savunduğunu anlatacak değilim. Millî hassasiyetlerinden şüphe etmeyeceğimiz tecrübeli gazetecilerimiz, HDP'nin c. başkanı adayının yalanına "tarafsız gazetecilik" adına çanak tutmuşlardır. O an "Demirtaş hendekleri savundu mu?" diye girecekler ve karşılarına ilk çıkan "Demirtaş hendeklere sahip çıktı: Direnişi büyüteceğiz" başlıklı haberi ellerindeki telefondan kameraya tutarak Selahattin'in hendek harbine nasıl arka çıktığını göstereceklerdi.

16 yıldır hükûmet edenleri sık tenkit ettim. Ama bu hendek savaşlarında devleti yönetenlerin bir kusuru olduğunu, Allah var, söyleyemem. Gazetecilerin karşılarında HDP eşbaşları "Sayın Öcalan" diye diye PKK kurucusuna "çağlar ötesi lider" imajı çizerlerken ve dönemin hükûmetine, hâliyle R. T. Erdoğan'a alabildiğince yüklenirlerken, kös kös oturulmamalıydı. Ak Parti, "çözüm" diyerek PKK'nın eylemlerine göz yumunca, terör örgütünün alan genişletme faaliyetine giriştiğini, "öz yönetim" adı altında, il ve ilçeleri idare etmeye kalkıştığını bile bile karşı soruyla müdahale edilmemesi beni endişeye sevk etti.

HDP, "Türkiye partisiyiz." dese de, Marxist ideallerden beslenen etnikçi partidir. Marxist temelli parti hâliyle aşırı solun oylarını devşiriyor. Sol sempati gösterdiği için gazetecilerimiz HDP/PKK'ya karşı toleranslı.

Daha önce bir yazımda, "Etnik sıralamada 'Türk'ün yeri yoktur. Etnisite mikrodur ve etnisite vardır; inkâr eden Kur'ân'ı inkâr eder. 'Türk' ise makrodur. Mikroyu içine alan bir makro... Mikro milliyetçilik ırkçılık, makro milliyetçilik ülke birliğidir. Irkçılık ise söylememe gerek yok; Kur'ân'da yasaklanmıştır." demiştim. İskender Öksüz Hocamızın kitabıyla bağlantı kuracağız. Yerimiz kalmadı. Sonra. 

Yazarın Diğer Yazıları