Siz 'barış' mı istediniz?!

PKK ile hendek savaşlarının sürüdüğü bir sırada, iki yıl önce 11 Ocak 2016'da, çoğu Boğaziçi ve ODTÜ'den,  1128 akademisyen "dış dürtükleme"yle "barış bildirisi" dedikleri "PKK bildirisi"ni imzaladı. Yarıya yakını yurt dışından bu akademisyenler, kanlı örgütü karşımıza, "barış" isteyen "hak arayıcısı" olarak çıkardılar.

"Adalet" çarkımız tersinden işliyor. PKK bildirisini imzalayan, Anadolu'daki üniversitelerden birçok akademisyen işlerinden edildi. "İşlerinden edildi!" deyince şaşırmayınız. Mahkemeye çıkmamış, ceza almamış, üstelik aldıkları/alacakları ceza işlerinden edilmelerini gerektirip gerektirmediği hâlde, "Seni üniversiteden attım!" keyfiliği "Kanun benim!", "Ben ne dersem odur!" diyenlerin yönettiği, gözü bağlı "adalet hanım"ın terazisinin bir tarafının ağır bastığı ülkelerde mümkündür. Hukukun esas alındığı bir ülkede böyle bir keyfiliğe gidemezsiniz!

PKK bildirisine karşı en ağır yazıları yazdım. "Barış" kavramının kirletildiği bildiriden örnekleri kaç defa verdim.

Bu bildirinin çıkış merkezi, 1863'te misyonerlerin kurduğu bir kolejin uzantısı üniversite. Bunu Anadolu'daki bir şehirde savcılar tespit etmişler ve onun için soruşturmanın İstanbul'da yürütülmesi gerektiğini belirterek dosyaları göndermişlerdir. (Bu üniversitenin önceki yönetimi, daha bildiriden önce, beni mahkemeye vermiş, ağır bir tazminat da istemişti. Neden?, "PKK'ya yanaşmayın, yaslanmayın. PKK'ya yanaşmak, yaslanmak 'Amok koşusu' gibidir. Olan size olur!" dememi kabullenemediler. Mahkeme davayı reddetti.)

Bu bildiriyi imzalayanların soruşturması ağır aksak yürüyor. İki senedir hâlâ bir netice yok.

Yıkıcı-bölücülerle ilgisi olmayan bazı köşe yazarları da bu bildiriye imza atanlar söz konusu olduğunda  "barış bildirisi" diyebiliyorlar. "Barış bildirisi" dediğin an, "Altına ben de imza atarım!" demiş olursun.  (Benzer bir hatayı da ülkemizin insanlarını ayrıştırarak yapıyorlar. Meselâ; kimi ısrarla "Kürt seçmen" diyor. Oldu olacak "Çerkez seçmen" de, "Arnavut seçmen" de... Bütün etnisiteyi say gitsin! Önceki akşam, bir spiker "Ak Parti-MHP halveti" için, "Bence 'Kürt seçmen' bu birlikteliği sıcak bakmaz." gibi laflar etti.  İttifakları yorumlayacak değilim. Etnisite üzerinden böyle bir farklılaştırmaya gitmek tuzağa düşmektir; PKK'nın, Barzanî'nin, ABD'nin ekmeğine yağ sürmektir. Bu tür adlandırmalardan aman ha uzak duralım!)

Bildiriyi girip okuyun, ülkeyi ayrıştırmak, bölmek isteyenlerden değilseniz, birilerinin, PKK'yı, sıkıştıkları hendeklerden kurtarmak istediklerini hemen anlarsınız.

Daha önce yazdığımı tekrarlayacağım: "Bu metin doğrudan Türkiye Cumhuriyeti'ni suçlama, hendekleri savunma, PKK'yı aklama metnidir. O akademisyenlerle, istedikleri platformda tartışırım..."

Hendek savaşlarının en kızıştığı bir zamanda PKK'ya "cephe gerisi" destek sağlayan imzacılar, peyderpey mahkemeye çıkarılıyorlar. İmza atanlar hemen mahkemenin önünde bitip "PKK'daşlık" desteği sağlıyorlar.

En son 11 Ocak'ta, 35. Ağır Ceza Mahkemesi önünde toplandılar.   "Bu suça ortak olmayacağız!" (Altında Kürtçesi de var.)  yazılı bezin yanında içlerinden biri bildiri okudu: "Metnin sonuna kadar arkasındayız. Suç işlemedik, sadece barışı talep ettik. Biz yargılanmıyoruz, akademi yargılanıyor." diyebiliyor.

Gerçekler ortadayken, böyle konuşanlar ideolojilerinin esiridirler; ilimle ilgileri olamaz! 

Yazarın Diğer Yazıları