Şu 'gomonistler' kadar olamadık (mı?) (3)

Abidin Dino, Nâzım Hikmet Ran'ın yoldaşıdır. N. Hikmet Moskova'da, Abidin Dino Paris'tedir. N. Hikmet Fransa'ya geçişlerinde onunladır. Aydemir Balkan'ın dediği gibi âdeta protokol müdürüdür. N. Hikmet hakkında söyleyeceği çok şey vardır. Burada, kendi arkadaşlarının "Şair"in dilini nasıl bozduğundan bahsedeceğim. A. Dino, N. Hikmet'in bir mektubunu verir:

"Demek istediğim, bana öyle geliyor ki şair olmaktan vaz­geçtim, başka bir şey oldum. Sözcüklerle oynamak istemiyorum. Yazmakta olduğum, 3350 dizeyi aşan bu kitap bir şiir kitabı değil. İçinde şiirsel öğe var, hattâ kimi zaman, teknik açıdan, uyaklar var. Ama öte yandan, kitabın içinde düzyazı, tiyatro, hattâ senin bana belirttiğin gibi, senaryo var." (Abidin Dino, Nâzım Üstüne, 2006, s. 58).

Bu cümleler Nâzım Hikmet Ran'ın olabilir mi? Şuna eminim: Mektubun aslında "dize, şiirsel, öğe, uyak, düzyazı" kelimelerini kullanmamıştır. N. Hikmet, çok eskimiş kelimelerin dışında, Türkçeye yerleşmiş, halkın malı olmuş yabancı unsurların yerine "uydurma" (kendi ifadesi) kullanmaz.

(Ara not: Bu satırlar arasında, Nutuk'a temas edemeden geçemeyeceğim. Fatih Portakal! Hususiyetle sözüm sana. Her gün Nutuk'tan cümleler okudun. Ağzına sağlık. Ama Hangi Nutuk? Mustafa Kemal'in güçlü bin nâtıkası vardır. Dönemin aydınlarının kullandığı dile bilerek itibar etmiştir. Önce onun yazdığıyla vermeliydin, sonra açıklamanı yapardın.)

Abidin Dino, bile bile N. Hikmet'in dilini bozmuştur. Uydurukça bir hastalık. Bunun adı bir de Türkçeye sahip çıkmak oluyor! Talebeliğimde, uydurukçanın ağababası Ömer Asım Aksoy'un dilimizi nasıl "arılaştırdıklarına" dair konuşmasını dinledim. Daha sonra Emin Özdemir'i ve başkalarını da dinledim. Anlattıkları beni hayretten hayrete düşürmüştü. En çok şaşırtanı ise, Prof. Dr. Özcan Başkan idi. Uydurukçacıların bir toplantısında mealen: "Dilin sadeleştirilmesine en çok, milliyetçiler, Türkçüler sahip çıkması gerekirken çıkmadılar." demişti.

Niye acaba? Hocalarım Prof. Dr. Faruk Kadri Timurtaş, Prof. Dr. Muharrem Ergin, İ.Ü. Edebiyat Fakültesi'nin Edebiyat katındaki hemen bütün hocalar dilin sadeleştirilmesi adı altında bozulmasına karşı büyük mücadele vermişlerdir.

1911'de, Genç Kalemler'de "Yeni Lisan" başlığı altında bir dizi makale çıkmıştır. Bu makaleler silsilesi "Millî Edebiyat"ın manifestosu kabul edilir. Ama o makalelerde teklif edilen dilin sadeleştirilmesi ile, Cumhuriyet döneminde, emir-komutayla uydurma dil icadı çok farklıdır.      

Namık Kemal, "Lisan öyle taş kovuğundan yetişen incir ağaçları gibi kendi kendine kemal bulmaz. Asırlarca terbiye-i efkâra hizmet için vakf-ı vücûd etmiş birçok üdebâ ve hukemâ lâzımdır ki bir lisanın intizamına, zenginliğine imkân hâsıl olabilsin." derken, "Kelimeleri değiştirdim. Bunları kullanacaksın!" diyerek halkın zorlanamayacağını da belirtmiş oluyor.

Soner Yalçın'ın, "Komünistler Türkçenin sadeleştirilmesinin öncüleridir." mantığıyla yazdığı bir yazısından hareket ettik, nereye geldik. (Sözüm daha bitmedi.)

Yazarın Diğer Yazıları