Tehlike sadece Afrin mi?

Ülkemizin Suriye politikalarını sevk ve idare eden siyasî ve bürokratik kapasiteye sorulması gereken 'asıl' soru şu: Fırat'ın doğusunda, Irak'la da sürekli etkileşim halinde olan, ABD/CENTCOM hâkimiyetindeki PKK/YPG kapasiteli muazzam tehdit ve tehlike üreten bölge ne olacak?

Sanki bu bölgeyle alâkalı bir meşrûiyet ve rıza varmış gibi siyaset kurumundan askerine kadar, hamâsî söylemleri bir tarafa koyarsak, ciddi tavır ve hamle göremiyoruz!..

"Fırat'ın doğusu" deyip geçmeyin; Gaziantep'ten Hakkâri'nin ucuna kadarki sınırımız cephe olacak şekilde konuşlu olan ABD/CENTCOM'un yan unsurları haline getirilmiş PKK/YPG sadece 'Kürt koridoru' mimarisinin taşeronları değiller... Bu şer kapasiteleri uzun sınır hattı boyunca Türkiye içerisiyle de etkileşim halindeler ve CENTCOM moderatörlüğünde müstakbel 'şehir savaşları' için 'rezerv alanlar' oluşturuyorlar. Bu durum 'Türkiye'yi Suriyeleştirme' sürecinin de startı anlamına gelir ki, kâbus ötesidir!..

***

Yukarıdaki soru ve değerlendirmeler, analizleri zaman zaman gazetemizin internet sitesinde de yayınlanan strateji uzmanı gazeteci yazar Ahmet Türk'e ait... Türk, bölgeyi en iyi bilenlerden... Çalışıyor, raporlar hazırlıyor, öngörülü olması gereken yerleri analizleriyle tetiklemeye gayret ediyor...

Uzunca süredir ikaz ediyor... PYD/YPG yapılanmasının etki alanının Suriye'nin kuzeyiyle sınırlı kalmayacağını, Suriye'nin kuzeyindeki Barzanî ve benzeri gibi yapılanmaların tasfiye olacağını, bu bölgenin kontrolünün de PKK ve türevlerine bırakılıp, iki bölgenin bu güç etrafında birleştirileceğini, ABD'nin asıl amacının bu olduğunu öne sürüyor... Ne yazık ki gelişmeler de kendisini doğrular nitelikte...

***

Çok önemli bulduğum Afrin değerlendirmesinin bazı kısımlarını buraya almak ve konuya ilgi duyanların kendisini takip etmelerinde fayda olduğu ifade ediyorum:

13 Ocak 2018 itibariyle, TSK sınırda konuşlu obüsleriyle Afrin kırsalındaki YPG mevzilerini vurmaya ve sınıra asker ve zırhlı-mekanize birlikleri yığmaya başladı...

Tıpkı; 15 Şubat 2016, 1 Mayıs 2017, 27 Haziran 2017, 22 Kasım 2017, 18 Eylül 2017 tarihlerinde olduğu gibi... Lakin ne sonuncusu, ne de geçmiş tarihlerde yaşanan tüm bu 'Afrin hareketlilikleri' bir türlü 'Afrin harekâtı'na dönüşmedi...

Aslında uzun bir süredir operatif anlamda Afrin ve çevresinde sahadayız... En başından beri özel kuvvetlerimiz ve orada iş birliği yaptığımız yerel güçler PKK/YPG hareketliliğine ve hamlelerine anında müdahalelerde bulunabiliyor... Zaten Türkiye Afrin'e 'tam kapasite' girebilseydi, bu hamlenin asıl gerekçesi Afrin'in Menbiç'le olan bağlantısını ve terörist sirkülasyonunu engellemek olacaktı...

Başından beri yaşanan en büyük sıkıntımız ise bölgedeki güçlerimize hava desteği veremiyoruz... Bırakın hasmımız ABD'yi, müttefikimiz Rusya da Türk uçaklarına bölgede izin vermiyor!..

Daha öncede yazmıştım, Türkiye Afrin'e girmekte geç kalmıştır... Geçtiğimiz sene bahar sonu, şartlar ve dengeler şimdikinden çok daha müsaitken; bölgeyi kontrol altında tutan Rusya,

"Türkiye, ABD ile birlikte Rakka operasyonuna girmesin" maksadıyla Afrin'e girişi için TSK'nın önünü açmıştı...

Rusya bu istikamette; Afrin'de PKK'yı seyreltmiş, TSK'nın Azez-Mare'den batı istikametinde Til-Rifat'ta etkinlik sahasını genişletmiş (burada 9 kadar köy PKK'dan ÖSO'ya devrettirilmişti), ABD'nin müdahalesini men için Doğu Akdeniz'de askerî memorandum bile ilan etmiş, üstüne üstlük Esad da PKK/YPG'yi lojistik yönden baskılamıştı... Tüm bu avantajlara rağmen TSK ne hikmetse Afrin'e 'tam kapasite' girmedi!..

CENTCOM'un Türkiye-Irak sınırına 30 bin YPG'li yığması "Sen Suriye'de YPG'ye müdahale edersen ben de sana Irak başta olmak üzere başka cepheler açarım" mesajıydı.

 Aslında, "Biz bu terör devletini kurdurtmayacağız ve bu Suriye'yi YPG'ye dar edeceğiz" diyorsanız ilk yapılması gereken iş, önce içeriyi sağlama almak... Bu istikamette yapılacak en önemli hamle ise Hatay'ı bir askerî üsse çevirmek olmalıdır... Türkiye'nin asıl hedefi, ele geçirildiğinde Afrin'i büyük ölçüde Türkiye'nin etki alanına sokacak olan Menbiç olmalıdır... Türkiye'nin Menbiç'te kontrolü ele alması aynı zamanda Afrin'in de çepeçevre kuşatılması demektir...

Bir seneye yakın bir zamandır, sanki Suriye'nin kuzeyinde tüm tehdit ve tehlikeyi Afrin bölgesi üretiyormuş gibi, siyaset kurumundan tutun asker ve sivil bürokratik kapasiteye kadar devletimiz ve kamuoyu bu bölgeyle meşgul... Suriye'nin kuzeyinde Fırat'ın doğusuna vaziyet edilip CENTCOM devre dışı bırakılmadıkça, Fırat'ın batısının temizlenmesinin bekâmız açısından bir anlamı olmayacaktır!..

Yazarın Diğer Yazıları