'Türkçü' Vambery'nin mektubu (2)

Vambery'nin bu mektubu, üzerinde düşüneceğimiz bir mektup. O zamanki Rusya Tatar Türkleriyle Osmanlı Türklerini kıyaslıyor:

"Avrupa ve Asya milletlerinin Macar milletimiz ile Türk ve Tatar kandaşlarınız beyninde [arasında] olan karabet ve uhuvvet ind-i âlîlerinde malûm olduğu üzere, Balkan muharebesinin netice-i elîmesi [acı neticesi] bizim memleketimizde ziyadesiyle tesir ettiğini yad etmeye hacet yoktur.

Vakıa, evkat-ı mazide Macar ve Osmanlı milletleri din farkına mebnî çok zamanlar muharebede bulunup mu­habbet yerine kıtal ve cidal ile birbirini mahvetmeye ça­lıştılar. Bunun neticesi olmak üzere, biz kalilü'1-adet ol­duğumuz için istiklâlimizi kaybettik. Ama, Türklere ol ka­dar zarar olmadı. Onlar ittihad-ı İslâm sayesinde ve 'İnnemâ'l-mu'minûne ıhvetün' ["Müminler ancak kardeştirler." (Hucurat, 49/10)] mefhumunca, râyât-ı fü­tuhat ve alâim-i galibiyeti birçok vakitler ref etmeye muk­tedir oldular. Lâkin, sad-hayf ve dirîg ki, 'Cehaletin sonu harabiyettir.' dedikleri gibi Türklerin kuvveti ale't-tedric zâil olup kadîmde olan ruşen hâlleri solup her taraftan ihata eden düşmanlar onları kuvvetten düşürüp ahirü'l-emr Kırk Kilise [Kırklareli] ve Lüleburgaz gibi vukuatta münhe­zim oldular. [Yenildiler].

İşte, efendim, dünyanın gidişi böyledir. Kemal ve ze­val beyninde [arasında] olan mesafe pek küçüktür. Lâkin Osmanlı kandaşlarımız kat'-i ümid etmemeli ve eğer felâketleri başkalara ibret addolunursa elbette kendileri bu musibet-i millîden en ziyade istifade edip istikbâl için ders ala­caklardır.

Onlar gurbet olan Balkan'dan vatan-ı aslîleri olan kurbiyetlerine ve istiklâliyet-i milliyelerine rağmen me­deniyet, ulûm ve fünûn yolunda az gayret ve himmet gösterdiler. İşte, siz Tatarlar bu bâbda Osmanlı Türkleri­ne her cihetten tefevvuk etmişsiniz. [Üstün gelmişsiniz]. Terakkî ve temed­dün [medenîleşme] taraftarı olan her kim size derûn-ı kalpten aferin okumalıdır. Siz efendim vesait-i kalîle, lâkin himmet-i ce­mile ile temeddün yoluna ayak basıp şimdiye kadar umûm Müslümanların içinde en ziyade ileri gelmişsiniz ve inşallah bu yolda meramınızı takip edip daha çok netâyic-i nâfıa hâsıl edeceksiniz.

Eğer Osmanlı kardeşlerimiz lisanlarına ziyadece dik­kat ile birtakım lüzumsuz Arabî ve Farisî sözleri bertaraf edip milliyet fikrine gereği gibi riayet etmiş olsa idiler va­tan hisleri hem terakkî ederdi. Vakıa, İslâmda 'Hubbü'1-vatan mine'1-iman' sözleri var ve bir de Kemal Paşazâde'nin meşhur beyti: 'Kısmetindir gezdiren yer yer seni / Göğe çıksan akıbet yer yer seni / Hem anınçün ana dirler ana yer  / Âdemi ol kendi besler kendi yer' inde'n-nâs [insanlarca] malûmdur. Lâkin, ne fayda ki, Osmanlılar bunu büsbütün unutup lisanlarını, kulunuzun İstanbul'da ikamet ettiğim vakit yani elli beş sene evvel "Kaba Türkçe" diye tesmiye etmişler ve yalnız son vakitlerde bu kusuru tashih etmeye başlamışlardır. Tatarlar bu bâbda yani lisan cihetine çok ehemmiyet vermişler, ale'l-husûs sizin Şura mecmuasının bu bâbdaki hizmeti şâyân-ı tak­dirdir ve memuldur ki, hemşehrileriniz bu hizmeti itiraf ve takdir ile neşriyatınıza lüzumu derecesinde dikkat ederler." (Vambéry,  "[Vambery'nin mektubu]", Türk Yurdu, Yıl: 2, S. 42, (13 Haziran 1329-26 Haziran 1913).

Yazarın Diğer Yazıları