36 etnikçi Erdoğan mı, ulusalcı Ecevit mi?

“Ulusalcılar önümüzü kesemez” diyor Sayın Erdoğan.
Biz, “Ulusalcı” dendiğinde aklına ilk gelen “Ecevit” olan bir nesiliz.
Çünkü o bize, “Leblebiciler leblebi satar, milliyetçiler de milleti” diye hakaret etmişti. Biz de ona, “Bu kafaya göre Halkçılar da halkı satar. Ulusalcılar da ulusu!” diye cevap vermiştik.
Aslında ne biz milleti satıyorduk ne Ecevit ulusu ve halkı.
O günler bir kör dövüşü günlerdi.
“Yiğidi öldür amma hakkını yeme!” diyen atalarımız yerden göğe haklıdır. Sayın Erdoğan’ın beğenmediği ve bizim kanlı bıçaklı olduğumuz Ecevit, askerî hükümetin Başbakanı Nihat Erim tarafından ABD tehditleri sebebiyle 1971 yılında yasaklanan haşhaş ekimini Başbakan olur olmaz tekrar serbest bıraktı.
Sen misin ABD’yi dinlemeyen, ABD halkı Türkiye ile kafayı bozar, Amerikalı yetkililer bu tepkilerden etkilenir ve Temsilciler Meclisi’nde Türkiye’de haşhaş ekilen illerin bombalanması tartışılmaya açıldı. Türkiye’ye yapılan yardımların kesilmesi söz konusu edildi.
Hatta bâzı vekiller gözdağı vermek ve haddini bildirmek için Sultanahmet Camisi’nin bombalanmasını bile gündeme getirdiler. “Ulusalcı” Ecevit, bütün bunlara karşı geri adım atmadı.
Yâni “Ulusalcı” Ecevit, “NATO’nun Libya’da ne işi var” dedikten bir gün sonra ülkesini Libya’ya saldırının üssü haline getiren bir Başbakan değildir.
Sadece bununla kalsa iyi.
Aynı Ecevit, 20 Temmuz 1974’te ABD’ye rağmen Başbakan olarak Kıbrıs’a Türk askerini çıkarttı. 14 Ağustos’ta Mehmetçik, Kıbrıs’ın başkenti Lefkoşa’daydı.
“ULUSALCI” Ecevit’in koltuğuna oturan gömlek değiştiriciler, Kıbrıs’tan Türk askerini çekmek için AB ve ABD önünde atmadık takla bırakmadılar. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni Türkiye’nin AB üyeliği önünde aşılmaz engel olarak gördüler. Aymaları ise neredeyse on yılı buldu. Şimdi, “Batı bizi istemiyor” diye ağlıyorlar.
Evet, “Ulusalcı Ecevit” Öcalan’ı ABD’den “Asılmamak kaydı ile teslim alan” biridir ve “Bize Öcalan’ı niye verdiler, anlayamadım” deme samimiyetini de göstermiştir.
Bu konuda herkes, zaman zaman biz de kendisini yerden yere vurduk. Amma insaflıca düşünüldüğünde o günün şartları altında Öcalan’ı teslim almamak, 9 ay 10 gündür anne karnında olan bir çocuğu geri itmek gibi annenin ölümüne sebep olacak bir tavır olurdu.
Herkes elini vicdanına koysun, cevap versin; O gün kim Başbakan olsa, “Ben bu şartlarda Öcalan’ı teslim almıyorum, nerede ikâmet ederse etsin” diyebilirdi? Rahmetli Türkeş bile sağ olsaydı Öcalan’ı o gün teslim alırdı. Asıl önemli olan şarta bağlı da olsa teslim almak değil, teslim aldıktan sonra neler yapıldığı, yapılmadığı yahut yapılamadığıdır.
“Ulusalcı” Ecevit’in döneminde satılan bir şey yoktu. “Toprak işleyenin, su kullananın” diyor, toprak reformundan bahsediyordu. Mahafazakâr Erdoğan döneminde vatan toprağı dâhil satılmadık hiçbir şey kalmadı. Akarsularımıza adres olarak İsrail gösteriliyor, HES’ler gümüş dereleri kuruttu, kurutuyor.
Ne köylüye dağıtılacak toprak kaldı, ne toprak verecek köylü. Kendi imkânları ile doyabilen dünyanın 7 ülkesinden biri idik, şimdi ete de ota da muhtaç olduk. Saman ithal ediyor, ithal samanı bile törenlerle karşılıyoruz.
“Ulusalcı” Ecevit ve hükûmet ortakları evet Öcalan’ı asamadılar amma AKP gibi, Öcalan’ın ve onu Türkiye’ye teslim edenlerin beyzbol sopasından korkarak, Anayasa’dan Türklük maddesini atıp vatandaşlık maddesini koymak ve Türkiye’yi eyaletlere, şehir devletçiklerine bölmek için pazarlık masasına oturmadılar.
“Ulusalcı Ecevit” Türkiye’yi “Sömürülen ve sömürenler” olarak en fazla 2’ye bölüyordu. Muhafazakâr AKP’yi ise 36 etnik yapıdan aşağısı tatmin etmiyor.
Bu arada Ecevit’in mirasına talip yeni CHP de PKK’ya ve AKP’ye gitmek yerine “kendine gelmeli” değil mi?
Şimdi, Rahşan size neler dedi, siz Ecevit goygoyculuğu yapıyorsunuz falan diyenlere peşinen söyleyelim. Sizin adresiniz biz değiliz. Rahşan’a rağmen Başbakanlığı değil, Başbakan Yardımcılığını içine sindirenlerdir.
İnsan Müslüman’sa “Hak” deyince kişiden değil, Allah(c.c.)’tan korkmalı. Değilse vicdandan ve insandan utanmalı.

Yazarın Diğer Yazıları